confessions

mahur

1. nesil Moderatör - - Moderatör -

  1. toplam entry 1169
  2. takipçi 14
  3. puan 0

şikayetvar

mahur
Sikayetlerinizi yazdığınız ve gerçekten olumlu sonuçlar elde ettiğiniz bir sitedir. iki ay önce güvenilir bir site diye bir yerden ürün aldım. Ama bir daha kendilerine ulaşamadım mail attım defalarca telefonlarını aradım ama açmadılar bile. Sonunda şikayetvar'a yazdım ve iki aydır çözülmeyen sorun bir haftada çözüldü. Sonra birde utanmadan aradılar, ürünü gönderdik şikayetinizi geri alamaz misiniz diye bende asla dedim tabiki. Bana cevap bile vermediniz dedim de dedim neler neler. Teşekkür edecek birisi varsa oda sikayetvar.com'dur.

el camino

mahur
breaking bad dizisi bittikten sonra Kurgusal karakter jesse pinkman'in basina neler geldiğini merak edenlerin izlemesi gereken filmdir. dizisinin sonunda başrol oyuncusu white ölürken diğer başrol oyuncusu jesse pinkman'nin hikayesi yarim kalıyordu. Breaking bad hayranı olarak Uzun zamandır izlemek istedigim bir filmdi ve izlediğime değdi. Zaten diziyide dizi sonlandiktan sonra izlemiştim. Dizi ve film arasinda oldukca zaman farki olmasina ragmen bu yuzden beni pek etkilemedi. Film sakin bir tempoyla devam ediyor. Ama ayrıntılarıyla oldukça uğraşılmış ve "Breaking bad" efsanesinden geride kalır bir yanı yok. Film bittiginde insanda sanki gerçek bir insanın hayatı içine girip onun için huzurlu bir gelecek hissetmenizi sağlamışlar.

şehname

mahur
firdevsi'nin eski İran efsaneleri üzerine kurulu manzum destanıdır. İran edebiyatının en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilir. 977 ila 1010 arasında yazılmıştır. 60.000 beyit civarında hacime sahiptir. Tek şair tarafından yazılan en uzun epik şiirlerdendir.

Konusu tarih öncesinden başlayıp sasanilere kadar iran şahlarını övmek ve turanlılar ile aralarındaki mücadelelerinden oluşur.

efrasiyab

mahur
İran millî destanı firdevsi'nin şehname'sinde Afrâsiyâb olarak geçen kahraman.

İran efsanevî tarihinde korkunç bir savaşçı ve büyük bir kumandan olarak geçen Efrâsiyâb, kötülük ilâhı Ehrimen'in yeryüzündeki temsilcisi sayılır ve şeceresi yedi göbekte yine efsanevî hükümdarlardan Ferîdun'a ulaşır. Babası Peşeng, Ferîdun'un torunlarından Zâişman'ın (Zâdsan) oğludur. Efrâsiyâb Avesta'da hilekâr ve kötü insan tipini temsil ettiği gibi İran ırkının da baş düşmanı olarak gösterilir. Efrâsiyâb yer altında, duvarları demirden kale içinde bulunan 100 sütunlu bir sarayda yaşar. Bu saray güneş, ay ve yıldızlarla aydınlanır. Saray Efrâsiyâb'ın sihriyle donatılmış olup içinden su, şarap, süt ve yoğurt (mast-ı zete) ırmakları akar.

efrasiyab, bir şehri kuşatma altına aldığı sırada kendi şehrinin bir zorba tarafından kusatma altina alındığını haber verilir ve hemen gelmesi için yardim istenir. Efrasiyab aylarca yaptığı yolculuk sonrasında tekrar yola ciktigi noktaya gelir ve aslinda kendi şehrini yine kendinin kuşattığını anlar. Ayrıca dünyanın yuvarlak olduğuna kanaat getirir.

parazit

mahur
92. akademi en film dalında ödül alan filmdir. Parazit, aynı zamanda hikayesini de yazan Bong Joon-ho tarafından yönetilen, 2019 yapımı bir Güney Kore kara komedi, gerilim filmidir. Kesinlikle izlemek istediğim bir filmdir.

albaydan milli güvenlik dersi almış efsanevi nesil

mahur
Askeri eğitime lise çağlarında başlamış nesildir. Bize gelen asker kısa boylu ve şişmandı, tombiş yanakları vardi. imamhatip lisesi diye mi özellikle kendisi seçilmişti bilemiyorum, ama bize ürkek ürkek bakardı. Höyt desek kacacak gibiydi. Üstünde üniforma olmasa herkes onu olsa olsa ya pastacı yada fırıncılık gibi mesleğe yakistirabiliridi.

churchill

mahur
Soda, tuz ve limonla yapılan bir içecektir. Bardağın dibine yarim limon suyu bir çimdik tuz atılır ve yavaş yavaş soda ilave edilir. Sodayı Hızlıca eklerseniz limon ve tuzla tepkimeye girer ve gözlerinizin önünde taşıp gider. Oldukça değişik ve hoş bir içecektir. Tavsiye ederim.

vahşi şeyler ülkesinde

mahur
1963 yılında yayınlanmış ve yazar Maurice Sendak tarafindan yazılmış bir kitaptır. Yayınlanmasının üzerinden elli yılı geceli çok olup altmışına merdiven dayamış bir çocuk kitabıdır. Ayrica belirtmeliyim ki üzerinden bir ömür geçmesine rağmen hala güncelliğini koruyabilmiş nadir bir çocuk kitabıdır. Zaman ne kadar gecsede insan hep aynı insan olduğunun göstergesidir. O zamanın anne babaları ve çocuklarının şimdilerden pekde farkı olmadığını kanıtlayan bir eser. Zannediyorum ki bin yıl öncede pek bir değişiklik yoktu ve bin yıl sonrada değişen ufak tefek değişikler sonucunda herşey aynı olacaktır. İçeriğini fevkalade begendigin bir kitaptır. Bir tek yazılanlar değil aynı zamanda görsel acıdan da doyurucu bir kitap. Harika resimler, harika bir hayal gücünün ürünüdür.

han duvarları

mahur
faruk nafiz çamlıbel'in En meşhur şiiridir.

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"
Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.

Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben"
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi:
"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.

Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..

hazaralar

mahur
Afganistan nüfusunun yaklaşık %9'unu oluşturan halk. Kökenlerinin Cengiz Han döneminde bölgeye gelen Moğollar dayandığı sanılmaktadır. Başka bir kaynağa göre ise türk boylarından geldiği söylenir. Kendileri şiidir ve farsça konuşurlar. kökenleri hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte afganistanda taliban zamanında soy kirima uğramaları kesindir.

viral

mahur
kelime anlamı olarak 'virüs yayılması' anlamına gelirken Pazarlama terimi olan 'viral' olumlu, talep edilen bir davranış olarak tanımlanır. Her iki anlamda da viralin ortak noktası ise kontrol dışında gerçekleşen bir yayılmaya anlamına gelir.

Sosyal medyada bir videonun viral olması yani kontrol dışında kendiliğinden yayılması, Zincirleme paylaşım ile kısa zamanda yüz binlere, milyonlara ulaşmak 'viral olmak' anlamına gelir.
34 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol