confessions

scissorhands

1. nesil Yazar - - Yazar

  1. toplam entry 37
  2. takipçi 7
  3. puan 0

miş'li geçmiş zaman apartmanı

mavikaranlik
berlin'de inşa edilmiş olan bir apartman. dış cephesi ayşe erkmen tarafından dizayn edilmiştir. türkçe sonekleri dış cephesinde içeren bu yapıt Berlin'de Türklerin yoğunlukta yaşadığı bir mahallenin başında bulunan bir binada yer almaktadır. Bu sonekler, kullanıldığı mekan itibariyle hem orada yaşayan Türklerin varlığına, hem de bu topluluğun Türkçenin nüanslarına hakim olamamasına dikkat çekmektedir.




1
slendergray slendergray
aşırı aydınlandım, ufkum genişledi, algım değişti, iyi varsın reis.

unutulmaz filmler

dilemma
Benlik bir başlık buldum. Burası değerlenecek diyerek güzel bir liste bırakayım sizlere;
(bkz:lord of the rings serisi)
(bkz:harry potter serisi)
(bkz:i am sam)
(bkz:the skin i live in)
(bkz:patch adams)
(bkz:what dreams may come)
(bkz:enemy at the gates)
(bkz:my sister's keeper)
(bkz:law abiding citizen)
(bkz:freedom writers)
(bkz:seven pounds)
(bkz:the number 23)
(bkz:pet sematary)
(bkz:the pursuit of happyness)
(bkz:perfume)
(bkz:the fountain)
(bkz:girl, interrupted)
(bkz:deja vu)
(bkz:john q)
(bkz:the great debaters)
(bkz:edward scissorhands)
(bkz:the machinist)
(bkz:the illusionist)
(bkz:predestination)
(bkz:the best offer)
(bkz:a walk to remember)
(bkz:the notebook)
(bkz:the great gatsby)
(bkz:atonement)
(bkz:moulin rouge)
(bkz:dancer in the dark)
(bkz:zodiac)
(bkz:troy)
(bkz:the crow)
(bkz:jumanji)
(bkz:rain man)
(bkz:the artist)
(bkz:casablanca)
(bkz:dead poets society)
(bkz:donnie darko)
(bkz:hachi: a dog's tale)
(bkz:spotlight)
(bkz:million dollar baby)
(bkz:12 years a slave)
(bkz:truman show)
(bkz:into the wild)
(bkz:v for vendetta)
(bkz:a beautiful mind)
(bkz:good will hunting)
(bkz:clockwork orange)
(bkz:requiem for a dream)
(bkz:braveheart)
(bkz:oldboy)
(bkz:the shining)
(bkz:memento)
(bkz:the prestige)
(bkz:the pianist)
(bkz:the intouchables)
(bkz:the green mile)
(bkz:interstellar)
(bkz:saving private ryan)
(bkz:the usual suspects)
(bkz:the silence of the lambs)
(bkz:seven)
(bkz:inception)
(bkz:forrest gump)
(bkz:fight club)
(bkz:pulp fiction)
(bkz:schindler's list)
(bkz:the shawshank redemption)
(bkz:leon: the professional)
(bkz:the seventh seal)

hatırlat da haziranın sonlarında çocukluğumu yakalım

damdan dusen bey
Ah Muhsin ünlü şiiri.

Cemal süreya'ya selam eder, zarifoğlunu anar.

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

well

johvanni auditore
ingilizcede söylev olarak genel kullanımı olan kelime.söylev olarak bir konu hakkında bir tereddütünüz varsa, konuyu değiştirmek istiyorsanız ya da karşı tarafın söylemiş olduğu fikri hakkında çok güçlü olmayan bir onay ima etmek isterseniz; cümle başlarken kullanırsınız.esasen bir tür yumuşatıcı vurgulama etkisi taşır.bu açıdan the kelimesi gibi türkçe'de tam bir karşılığı yoktur kısmen, bu tür kullanımında.bunun dışında sıfat, zarf, isim ve fiil olarak da kullanılır.farklı anlamlar taşır.fiil olarak kullanırsanız gözünüzden dökülen yaşların gözünüzden taşması,gözünüzün dolması anlamını taşır.

gönül yarası

harryninasasi
Hüsnü Arkan & Cem Adrian düetine bayıldığım Hüsnü Arkan şarkısıdır. Sözleri, Bazı insanlara göre dinden çıkmışlığı değil, tasavvufi aşkı, Allah'a yöneliş anlatmaktadır.

Oturup eşiğine susabileceğiniz insanlarla dinlemeniz tavsiye edilir.

Sözleri:
Han viran olmuş yollar perişan
Susadım elinden içmeye geldim
Yâre bir sırrım var açmaya geldim
Ne bir seda kalmış ne bülbül hani
Yârin bahçesinde açan gül hani
Sırrım alev aldı yanmaya geldim
Gönül yarası bu, sözün neresi bu
Yıkıldım eşiğine susmaya geldim
Gönül yarası bu, unut çaresi bu
Yoruldum kapında düşmeye geldim
Ben eyvah bilmezdim, eyvahım oldum
Ben Allah bilmezdim, dergâhım oldun
Nasıl cehennemsin, yanmaya geldim
Sizde bulunmaz mı derdime deva
Zalime mi kalsın şu yalan dünya
Zalime mi kalsın şu yalan dünya
Gönül yarası bu, sözün neresi bu
Yıkıldım eşiğine susmaya geldim
Gönül yarası bu, hadi sırası bu
Hazırım canımdan geçmeye geldim
Hazırım canımdan geçmeye geldim
Gönül yarası bu, sözün neresi bu
Yıkıldım eşiğine susmaya geldim
Gönül yarası bu, unut çaresi bu
Yoruldum kapında düşmeye geldim
Besteciler: hüsnü arkan.


evlilik

mavikaranlik
yaşanılan bir tecrübeyi alıntılayarak günümüzde ne denli yanlış anlaşıldığını vurgulayacağım birliktelik.

Yaklaşık 2 yıl önce evlenmiş bir adamın evlilik sürecinde yaşadıkları ve bekarlara tavsiyeleri:

"Yaşım 30'a yaklaşınca ailem ve akrabalarım “Daha ne zaman evleneceksin” baskılarını artırdılar. Sürekli olarak bir tanıdık kız tavsiyeleri vardı.
Sonunda yakın bi arkadaşımın tavsiyesiyle, biriyle görüşmeye karar verdim. Bir akşam arkadaşımın benimle görüştürmek istediği hanımefendiyle dışarıya çıktık.
Sakin efendi bir kızdı. Kafalarımız ilk dakikadan itibaren uyuştu. Sonrasında 6 ay kadar birbirimizi tanıma fırsatı bulduk
Evlenme fikri iyiden iyiye kafama yerleşti. Ailelerimiz de hemen hemen aynıydı. Ortalama geliri olan mütevazı yaşan insanlardı.
Evlilik konuları açıldığında kendisinden önce evlenen arkadaşlarının nasıl evlilik teklifleri aldıklarından bahsediyo, her detayını uzun uzun anlatıyodu
Sürprizler, organizasyonlar, balonlar, lüks restoranlar, pahalı tektaş yüzükler vs. vs… aslında birçoğu romantik filmlerdeki ya da dizilerdekinin aynısıydı. Muhtemelen kendisi de böyle şeyler bekliyordu.

Sonuçta böyle şeyler ÖMÜRDE BİR KERE yapılan şeylerdi.
Kendimi hazırlamıştım o akşamki yemekte evlilik teklif edecektim. Lüks bir restorandan rezervasyon yaptım. Tektaş yüzük aldım. Kıyafet ayakkabı vs.. hazırlandım gittim.
Yemekten sonra onun beklediği şekilde dizimin üzerine çöküp evlilik teklif ettim. Filmlerdeki, dizilerdeki gibi
Kabul etti. İkimiz de çok mutluyduk. Tabi bu gecenin bana maliyeti yaklaşık 3 Bin TL oldu.
Sırada kız isteme, nişan, düğün faslı vardı.
Bu işlerden çok da anlamadığım için kız arkadaşım bana yapılması gerekenleri söylüyor bende ne lazımsa alıyordum.
Kız istemeye giderken çiçek çikolata devri maalesef kapanmış. Özel gümüş gondol içinde en kaliteli ve en pahalı çikolatalardan almak, en büyük çiçeği yaptırmak gerekiyomuş
E kız istenirken damat şık olmalı malum.. Takım elbise, çiçek,çikolata derken 2 bin tl de burda masraf ettik
Kahvelerimizi içtik aile büyükleri kızı istedi. Gecenin sonunda çok mutluyduk.
Nişan günü belirlendi hazırlıklar başladı. Salon, kuaför, bohçalar, yüzükler, elbiseler, fotoğrafçı vs. derken 6 Bin TL masraf ettik. Yakın akrabalar ve arkadaşlarımızın katılımıyla güzel bir gece oldu
“Olsundu mutluluğumuz için her şeye değerdi. Ömürde bir kere oluyordu sonuçta.”
Şimdi sıra kına ve düğündeydi. Mütevazı bir semtten evimizi tuttuk. Fakat ne o evi doldurmak için ne de düğün masrafları için ikimizin ailesinde de para yoktu.
Kendi birikimimi de evlilik teklifi nişan vs derken bitirmiştim. Ailemin birikimi de ancak takılara yetecekti. Ailelerimizi yormamak için kredi çekmeye karar verdik. 80 Bin TL kredi çektik. Evlendikten sonra takılan takılarla bir kısmını kapatıp gerisini de taksitle ödeyecektik.
Evimiz için alışverişe çıkmaya başladık. Mobilya, halı, perde, beyaz eşyalar vs derken 36 Bin TL harcadık. “Olsundu mutluluğumuz için her şeye değerdi. Ömürde bir kere oluyordu sonuçta.”
Bu arada düğün salonunu bulduk, alyans, davetiyeler, nikah şekerleri, gelinlik, damatlık,düğün albümü çekimleri, saçı makyajı, yakın akrabalar hediyeler, bahşişler, çiçekler vs derken elimizde kalan paranın 30 Binini de böyle harcadık.
Düğünden sonra balayı tatili olmazsa olmazdı. İyi bir acenteden balayı için tatil satın aldık. 5 Bin de orada gitmişti.
Düğünden bir gün önce kına gecemiz vardı. Yine aynı prosedürler burada da işledi. Salon, kıyafet vs. vs. 9 Bin TL maliyetle kına gecemizi de yaptık.
Düğünümüz tam da eşimin istediği gibi oldu. Arkadaşları ne yaptıysa biz de yapmıştık. Kimseden eksik kalmadık çok şükür (!)
Düğün, balayı tatili bitti. Acı gerçeklerle yüzleştik. Toplamda 90 Binin üzerinde masraf yapmıştık. Benim ailemin aldığı 20 Binlik takı ve eşimin ailesinin aldığı hediyeler hariç! Çektiğimiz kredinin bir bölümünü takılarla kapattık. Geri kalanını da taksitle 2 yıldır ödüyoz
İkimiz çalışmamıza rağmen birimizin maaşı krediye gidiyor. Diğerimizin maaşı da evin ihtiyaçları, kira vs derken ucu ucuna yetiyor. Bazı aylar onu da yapamıyoruz. Bu maddi sıkıntılar yüzünden eşimle kavga ediyor. Birbirimizin kalbini kırıyoruz.
“Mutluluğumuz için her şeye değer” derken, meğerse mutsuz olmak için her şeyi yapmışız. Sonradan düşündükçe anlıyor insan, evlilik teklifi için lüks restorant ve en gösterişlisinden tektaş yüzük olmasa olmaz mıydı acaba?
Kız isteme bölümünde en lüks çikolata ve çiçek yerine, orta halli olsa olmaz mıydı?
Ev için aldığımız misafir odası, misafir yemek takımı, misafir masası, en lüksünden beyaz eşyalar, koltuk fiyatına küçücük sehpalar olmasa olmaz mıydı?
Kına gecemizi şaşaalı değil de daha mütevazı yapsak, hatta balo gecemizin içinde olsa olmaz mıydı?
Düğünümüzü uygun fiyatlı bir salonda yapsak, o gelinlik yerine diğerini alsak, o beyaz smokin yerine uygun fiyatlı başka takım elbise alsak, hatta o en bilinen markadan olmayıverse
Olmazdı? O zaman sosyal medyada düğününün her detayını paylaşanlardan, arkadaşlarından, Fatma Teyzelerin, İbrahim Amcagilin düğünlerinden eksik kalırdık. Nasıl da ayıplarlardı bizi, küçümserlerdi belki de..
Velhasıl 2 yıldır çektiğimizi bir biz biliyoruz
Sözde mutlu olmak için ömrümüzün ve evliliğimizin en güzel 2 yılını 3 saatlik bir düğün için harcadık.
Borcumuz ne zaman bitecek belli değil. En güzel düğün bizimki olsun diye daha kaç yılımızı kavgalarla heba edeceğimiz belli değil.

Sen sen ol bekar kardeşim, yapma! “Mutlu olmak için evlen, BORÇ ÖDEMEK İÇİN değil!” Ömrünün en güzel yıllarını bankalara ipotek etme.
Düğünde hediye ettiğin süslü ponponlu şekerlerin unutulur, ama maddi sıkıntı durumunda eşine söylediğin en küçük söz yıllarca yara olarak kalır!.."

boşu boşuna

mavikaranlik
bir aşık mahsuni şerif eseri. en güzel coverlarından birisi seksenler dizisinde susmuş'un çalışmasıdır.

"Mevlam bana ömür vermiş
Boşu boşuna boşu boşuna"




Sözler:
Mevlam (Hak) bana ömür vermiş
Boşu boşuna boşu boşuna
Vücuduma bir can girmiş
(Bedenime bir can girmiş)
Boşu boşuna boşu boşuna

Su akar deryaya varır
Deryadan mayi çıkarır
Gökyüzünde yağmur olur
Boşu boşuna boşu boşuna

İsa Meryem'e mi kalmış
Musa asadan ne bulmuş
Süleyman bir sultan olmuş
Boşu boşuna boşu boşuna

Gahi gittim gahi geldim
Aradım kendimi buldum
Bir Mahzuni Şerif oldum
Boşu boşuna boşu boşuna

asosyal sözlük

sans sommeil
Sözlük ortamına ilk atıldığım sözlük. 1, 1 buçuk yıl kadar yazıp sonra aradığım aktifiği bulamayınca ''ne s*kime onlinesınız'' adında bir başlık açıp, dakikasında uçuruldum. Daha uslu bir şekilde geri dönmeye çalışınca da, alımların artık olmadığını fark ettim. Ortada kaldım. Yine de hep iyi hatırlayıp, gizli gizli sevdiğim bir sözlüktür.

pişman değilim.

ayşe

aziz vefa
i̇slamın ilk dönemleri için isimleri zikredilen şahıslardan peygamberimiz dışında deli gibi merak ettiğim, "tanımak için nelerimi vermezdim be!" dediğim bir kaç isimden bir tanesi de hz. aişe'dir.
müthiş merak ediyorum.
ayrıca merakımı sonuna kadar hak edecek kadar da spekülatif bir hz. aişe anlatımı da vardır yani kaynaklarda. yazının konusu da budur.
annemizdir! bunu ciddi ciddi benimseyerek söylüyorum. sırf kuranın emri diye değil anne gibi benimsiyorum kendisini.
i̇yisiyle kötüsüyle hakikaten annem gibi kabulleniyorum.

evlilik yaptığı yaşla alakalı çeşitli spekülasyonlar var. bir üst entryde de kısaca değinmişim biraz. kaç yaşında evlenmiş beni ilgilendirmiyor. şu çok kesin bir gerçektir ki evlilik yaşı zibilyon tane parametreye bağlı olarak "tarihsel" bir durumdur.
peygamber ile şimdiki algılarımızca son derece erken olabilecek bir yaşta evlenmiş olabilir buna peşinen bir karşı çıkışım yok ama bildiğim bir şey var ki hz. muhammed şayet 2017 yılında yaşamış olsaydı evlendiği şahsın yaşı radikal bir değişikliğe de uğrayabilirdi.

kendisi bırak 1400 yılı 150 yıl önce yaşayan birisi olsa kızını kendi elleriyle 13 yaşında evlendirecek herifler 21. yüzyıl örfüyle 1400 önceki bir insanı eleştiriyor inanılır gibi değil. aksdjlasd
alıcan koyacan bu adamı 150 sene önceye önce kendisi evlenir 13 yaşında bir kadınla. neden çünkü evlilik dediğin şeyin yeterlilik ölçü birimleri evrensel mutlak şeyler değil. her dönem değişir ve belki de sırf bu nedenden ötürü kuranda bir yaş belirtilmemiş. onun yerine son derece evrensel ölçü birimleri kullanılmış.

kesin olarak inandığım tek bir şey var ki hz. muhammed, hz. aişe ile evlendiğinde hz. aişe ergenlik çağına ulaşmış ve mal mülk sahibi olabilecek kadar yeterlilikte bir olgunluğa(rüşd) erişmiş bir kadındı.
kuran'ın ortaya koyduğu şart budur. evrensel olan hüküm kemik yaşı değil önce fizyolojik yeterlilik sonra da sosyokültürel olarak bir olgunluk çağıdır.
bu 1400 yılda değişkenlik gösterebilecek bir şartı evrenselleştirme durumudur.

ama aişe annemizle ilgili kayıtlarda evlendiği yaşa takılarak neler neler kaçırılıyor aslında. benim ilgimi onlar daha çok çekiyor.
kendisiyle ilgili çok farklı portler çiziliyor o yüzden kendisi hakkında kesin hükümler veremiyorum. hz. aişe adının geçtiği rivayetlerden kimileri sübyancılığı meşrulaştırabildiği gibi kimileri de kendisinin sinsi, fitneci bir kadın olduğu manasını da çıkartabiliyor.
hatta ve hatta aynı tarihsel kaynaklardan hz. muhammed'in yalancı bir peygamber olduğunu ve bundan şüphelenen muhammed'in foyasını ortaya çıkartan ilk kişinin hz. aişe olduğunu bile düşünebileceğimiz rivayetler mevcuttur. bunu kullanan ateist tanıdıklarım olmuştu.

cemel vakasında ne kadar suçluydu, ne kadar yanlışları vardı art niyetli miydi bilemem. hz. ali ile arasında gerçekten ciddi bir sürtüşme olmuş mudur bilemem. olduysa da olmadıysa da onlarla allah arasında bir meseledir.
zira o dönemdeki şahısları aklamak ya da yalanlamakla uğraşmak dünyanın en gereksiz işlerinden bir tanesi olabilir.
benim bu isimlerin gerçek akıbeti hakkında tarafgirlik yapmaya hiç niyetim yok zerre umurumda değil.
orada olan orada kalır. artık güne dönmenin zamanıdır zannımca. (bu lafım aslında doğrudan şiilere yöneliktir.)

ama hz. aişe isminin geçtiği başka rivayetler de var. başka bir hz. aişe portresi de var ki muazzamlar. biraz ondan bahsetmek istiyorum.
ama peşinen belirteyim buralarda anlatılanlar da kesin olarak doğrudur ben bunlara inanıyorum diye söylemiyorum. sadece enteresan bir hz. aişe modeli var ki bazen katıla katıla gülmeme sebep olan, bazen "vay bee helal olsun sana" dedirten detaylar bunlar.

maalesef birebir kaynak veremeyeceğim. anlatacağım hz. aişe modeli hadis literatüründe geçen bilgilerden yola çıkarak oluşsa bile tek tek kaynak vererek yazıyı uzatmak istemiyorum. özel olarak takılan olursa kaynak sorabilir yardımcı olurum.

öncelikle şöyle bir izlenim oluştu bende bu tip rivayetlerle birlikte.
hz. aişe kesinlikle islam kadını adına müthiş bir örnek. bilinen, empoze edilen, yaftalanan kadın anlayışını tümden yıkan islamın kadın bayraktarlığını yapabilecek bir rol model.
i̇slam coğrafyasında bir tabu halini alan kadın meselesine alenen ilk andan beridir isyan eden, kafa tutan bir karakter.
bu anlatımlar umarım doğrudur demek istiyorum açıkçası. çünkü bu tip bir hz. aişe modeli dönemi itibariyle bir üniversite gibi adeta.

mesela çok çok insani bir yönü göze çarpıyor rivayetlerde. son derece olağan, en iyi insanın dahi yapabileceği saf kıskançlıklar ve evlilik sürtüşmeleri göze çarpıyor.
peygamberin hz. aişe'ye karşı fazlaca bir ilgisi ve tutkusu olduğu da göze çarpıyor. hatta kuranda bir ayet var ki doğrudan peygamberin bu tutkusuna yönelik bir eleştiri olabileceği aklıma gelir her seferinde.
neyse işte bu tip evlilik içerisinde ciddi ciddi kıskançlık krizlerini de görebiliyoruz rivayetlerde.
not: bir peygamberin özel hayatının bu kadar didik didik edilip kaleme alınması falan hiç hoş şeyler değil bence. bunları anlatıyorum ki bir çerçeve oluşsun kafalarda. öyle camilerde anlatılan soft hadisler yok sadece o kaynaklarda. kafanızda oluşan ciddi portreleri yıkabilecek, sarsacak son derece mesnetsiz muhabbetlerin de yazıldığı, konuşulduğu bir kaynak söz konusu. üzgünüm ama bu durum gayet net canlar.

hz. aişe'nin tüm kaynaklardan bağımsız olarak kesin olarak öne sürebileceğimiz karakteristik özelliği son derece cevval bir kadın olmuş olmasıdır bence.
bunda hiç şüphe yok. zaten bir savaş komutanlığı yapabilen kaç tane kadın vardır ki dünyada?
özgüveni yüksek, hırslı, cevval, baskın bir karakter karşımıza çıkıyor.
mesela gariptir ki bazı hadislerde kadın ile erkeğin konuşamayacağı, kadınların evlerinden dahi çıkamayacağı anlatılır ya hani?
aynı şekilde hz. aişe'den nakledilen yığınla da rivayet vardır literatürde. yani bir taraftan da yönetimde, toplumda son derece baskın öne çıkan bir kadın figürü de var rivayetlerde.

ne bileyim sokakta peygamberle koşu yarışı yaptığı da geçer.
ebu bekir'le ömer'le birebir münakaşaları da fikir alış verişleri de vardır.

bazı rivayetler var ki mesela doğrudan bahsi geçen hadise karşı açıkça muhalefet eder hz. aişe. yok öyle bir şey saçmalamayın, benim tanıdığım muhammed böyle bir şey diyecek birisi değildir diye de çıkışabilir.
peygamberi tanımak isteyenler, onu merak edenler sürekli kapısını aşındırır hz. aişe'nin. dedim ya ciddi bir üniversite durumu da vardır.
hayatı resullullahı anlatmakla geçmişe benziyor.
ama tüm bunlara rağmen "onu tanımak mı istiyorsunuz? onun hayatı işte bu kurandı." diyebilecek kadar yürekli bir hz. aişe modeli de mevcuttur.

mesela son bir örnek vereyim hz. aişe'ye dair son olarak.
ben katıla katıla gülmüştüm açıkçası, ve hz. aişe ile gurur duymuştum.
ancak yine de asıl mesele olarak hadis diye inanılanların ne kadar da ciddiyetsiz nakiller olduğunu gözler önüne seren, hadis nakil kültürünün ne kadar da laçkalaşabildiğini gösteren bir durumdur.

şimdi islama göre neredeyse her kesimce bilinen şöyle bir şey vardır. i̇slamda uğursuzluk diye bir şey yoktur.
bunda herkes aşağı yukarı hem fikir.

bu konuda son derece kesin net sahih denilen hadisler vardır. uğursuzluk inancının şirk olduğunu söyleyen hadisler vardır buharide.
ama yine aynı buharide "kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır." şeklinde rivayetler de vardır.

yani aynı kaynakta uğursuzluğu şirk gören hadis olduğu gibi kadını, atı ve evi uğursuz ilan eden hadis de vardır.

hoppala... aşsdkadslfkjs allah sabır versin ehli hadise valla ciddiyim. ahahahah.
neyse bitmedi tabii.

yine aynı buhari'de şöyle işin biraz daha hafifletildiği "bir şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu"
şeklinde de hadis vardır.
burada ise uğursuzluğun olmadığı müteşabih yönden anlatılmış ve uğursuzluk reddedilmiş ama bu yapılırken de bir açıdan kadın yerilmiştir diyebiliriz.
gerçi kadının yerilmediğini de düşünebiliriz. farklı anlamlar da yüklenebilir ama kadının yerildiğini düşünmek de abes değil çünkü veda hutbesinde kadınlar allah'ın emanetleridir şeklinde bir hadis varken size fitne olarak kadınları bırakıyorum şeklinde hadisler de vardır zaten. kadın meselesi uydurulma hadis kültürünün en büyük tabusu zaten bundan şüphe etmeyin.
neyse..

sonuç olarak tek bir kaynak olan buhariye göre 3 farklı uğursuzluk ve kadın tanımı vardır.
1) uğursuzluk şirktir.
2) kadında uğursuzluk vardır.
3) uğursuzluk yoktur olsaydı ancak kadında olurdu.

şimdi sünni ehli hadisçilerin bu işin içinden çıkması gerekiyordu. uğursuzluğun olmadığı kesindi ama en güvenilir dedikleri kaynaklarda bu iş arapsaçına dönmüştü. buradan çıkartılan genel anlayış şöyle oluyor aslında; "uğursuzluk yoktur ama kadınlar allah'ın cezası şeylerdir."
aksdlaksjd gülüyorum ama içler acısı bir durumdur bu.

şimdi sünni ehli hadise göre sahih 6 kitap var sözde ama bu gibi sıkışılan durumlarda farklı kitaplara yönelebiliyorlar. benim açımdan bir sakınca yok zira al birini vur ötekine ama "sünni ehli hadis" inancı açısından çelişkidir ama olsun.

bu sorunu çözmek için kütübü sitte dışına çıkılır ve ibni hacer, hanbeli gibi bilimum başka kaynaklara yönelirler.
i̇şte bu entryi yazmayı aklıma getiren olay da buradaki anlatıdır.
dün gece konusu açılmıştı yazmak istedim.
bana göre şimdi vereceğim alıntı hz. aişe karakterinin hadis nakilciliğinin foyasını, laçkalığını ifşa eden son derece mertçe bir çıkıştı.
ayakta alkışlanacak bir hareket, müthiş bir ifşa...

bir kaç kaynakta geçen olay şöyledir: ebu hureyre bir hadis nakleder; "kadında, atta evde uğursuzluk vardır."
ebu hureyre'nin bu nakilini işiten hz. aişe olaya müdahil olur ve çıkışır.
özetle şunları der; yok öyle bir şey peygamber bize demişti ki "cahiliye insanları ve "yahudi" olanlar şöyle inanıyorlardı; kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır."
ebu hureyre bu konuşmanın başını işitmediği için yanlış anlamış.
yani diyor ki bu kendi hadisi değil kınadığı bir cahiliye ve "yahudi" adetiydi.

ahahahhaaha bir de derler ki hadis nakilcileri çok güvenilirdi de yok efendim atı kandırdı diye 1 aylık yol gittiği adamdan hadis alınmamıştı da mışmış da mişmiş.
lan adam laf arasında işittiği şeyi hadis diye kayda aldırmış neyin hassasiyeti bu aslkdjalksd. neyse ciddi olalım biraz.

buhari'deki olağan çelişkilerden bir tanesini kotarmak için ehli hadisin başvurduğu kaynaklardan birinde anlatılan olay budur.
yani hz. aişe'ye göre ebu hureyre bilerek veya bilmeyerek bir hadisi çarpıtmış anlamını farklı nakletmiştir.
teoride bir hadis nakletmiş yalan söylememiş olsa da maksadından çıkarmıştır ve peygamberin yahudi adeti diye lanse ettiği şeyi kendi görüşüymüş gibi anlatmıştır.
hadis aktarıcılığının ne derece laçkalaştığının sıradan örneklerinden biridir bu...

haa bu arada ebu hureyre kimdir biliyor musunuz?
peygamberin yanında çoğu sahabeye göre çok daha az kalmış olmasına rağmen elimizdeki kaynaklarda onun ağzından açık ara en çok hadis nakleden isimdir ebu hureyre.
elinizdeki hadislerin çok ciddi bir kısmının kaynağı bu şahıstır.
ayrıca bu isim hakkında bir diğer dikkat çekici özellik şudur ki; hadis literatüründe israiliyat dediğimiz israiloğullarının, yahudilerin inançları adetleri dediğimiz ne kadar inanış ve adet varsa, tevrattan birebir alıntılanmış ne kadar hadis varsa çok büyük bir kısmı ebu hureyre'den aktarılmıştır.
yani hz. aişe'nin düzelttiği olay yahudi adeti diye anlatılanı hak gibi gösterilmesi olayı yahudi adetinin islama peygamber ağzından sızdırılmasıdır.
ve bu ilk değildir.
tevrattan alıntı olan hadis(!)lerin büyük bir kısmı da yine ebu hureyre tarafından aktarılmıştır.

bu tip aksaklıkları ifşalayan daha başka çıkışları serzenişleri de vardır hz. aişe ismiyle kayda düşülen.
gerçekten onun sözleri midir bilinmez ama müthiş kafa açıcı detaylardır.

şimdi orda burda görüyorum amansızca hadis müdafaasına soyunan insanları.
ben adım gibi eminim hiçbirinin hadis dünyasından bir haberi yok.
gerçi hadis dünyasından kimsenin doğru dürüst haberi yok. hadislere inanmayan, sadece kuran diyenler de yok efendim sünnet diye de bir şey var diye horozlananların da hadis dünyasından zerre haberleri yok.
bilselerdi durumun çok daha zorlu ve tehlikeli bir boyutta olduğunu birazcık anlarlardı.

kimileri rahat rahat evinde içki içebilirken, gidip istediği yerden alkol satın alabilirken inandığı, savunduğu hadislerde bu davranışından ötürü hapsedileceğinden, belki idam bile edilebileceğinden bu tür hadislerin de mevcut olduğundan zerre haberi yok.
beni ilgilendirmez, benim inandığım şeriatta bu tür kişisel suçları işleyebilir. allah'a verecektir hesabını. topluma bir zararı olmadığı sürece. ama müdafaa ettiği hadislerde bunu yapamaz işte.
adımın kıçından kan alırlar haberi yok.
ben bunların resule iftira olduğundan eminim.
ama bazı dimağların da ayılabilmesi için önce ülkeye bu tip bir sünni şeriatının gelmesini mi bekleyeceksiniz?

laik bir ülkede bol keseden atıp tutmak kolay. sıkıyosa arabistan şeriatında, ışid şeriatında biraz yaşayın da ondan sonra konuşun bakalım din tabii ki kuran+sünnettir diye.
mesela arada haberlere çıkar arabistan kanalizasyonları tuvaletlere atılan kuran musaflarından ötürü tıkanır. i̇nsanlar mevcut şeriatın dayatmalarından dolayı dine karşı kin beslemeye düşman olmaya başlıyorlar. yanlış yapıp hırslarını da kurandan falan çıkarıyorlar.
çok da bir şey diyemiyorum onlara.
olayın vahametini ve dine dayatılmış dezenformasyonu anlayabilmek için böyle bir gerçek sünni ekol zorbalığına maruz kalmayı mı bekleyeceksiniz?

bilmiyorsunuz, bilmiyoruz. bu rahat tavırların sebebi bu.
bu sebeple cübbeli ahmet, ebu bekir sifil, i̇hsan şenocak gibi isimlere daha fazla saygı duyuyorum.
çünkü onlar biliyorlar. bile bile yapıyorlar. bu bir nebze daha makul bir tutum.
yarın o çok inandığınız hadislerin otoritesinde bir şeriat düzeni kurulsa bu ülkede bu isimler memnun olurlar ama şaşırmazlar.
bekledikleri şey aynen karşılarına gelir.
ama siz, hadis dünyasından bir haber olan ehli hadis taraftarları?
i̇şte bu adamlar afedersiniz ayazda kalmış bekçi çükü gibi kalırlar ortada.
noluyo ya?? bile diyemezsiniz canlar.
benim kızdığım nokta bu zaten. tuzu kuru insanların içi boş slogan atması. i̇çini doldurmadan hadis savunanlar. ben bunlara ayrıca uyuz oluyorum. çünkü samimi değilsiniz.

ve çok eminim seçtiğiniz her hangi bir konuda sahih denilen hadisleri azıcık taramaya kalksanız birazcık ayılacaksınız.
ne bileyim kadın meselesi olabilir, cihat meselesi olabilir, giyim kuşam olabilir vs. her hangi birini masaya yatırıp inandığınızı iddia ettiğiniz hadisleri incelemeye kalksanız.
durumun ciddiyetini birazcık daha anlayacaksınız.
olaylara bu kadar propagandavari sloganlarla yaklaşmazsınız.
bu kadar pozitif bu kadar toz pembe yaklaşamazsınız.
ama işte bunu yapmıyorsunuz, anca slogan atıyorsunuz.
okumuyorsunuz.
okumayacaksınız da.
bu ülkede laiklik olduğu sürece de aaa olur mu canım öyle şey tabii ki din tabii ki kuran+sünnettir diyeceksiniz.

nerden mi biliyorum? çünkü bu yazıyı bile okumayacaksınız eminim. o yüzden bu kadar uzun yazıyorum.
senin gibi elemanlar okumasın ki pislik içinde boğulmaya baştan razı oluşunuz tescillensin istiyorum.
zira allah'ın vaadi budur.

son olarak burada anlatılan tarihsel verilerin hepsi şaibeli akratımların olduğu tarihsel kaynaklardan edinilen bilgilerdir. hiçbirisinin dinen bir geçerliliği veya sahihliği olduğu iddiasında değilim.
bu nedenle din adına hiçbir hüküm ve ayet kullanmak istemedim. ayet yazmayacağım buraya. bu yazı islami tarih yazıcılığına küçük bir penceredir.
sadece mevcut pardigmanın nasıl bir çerçeveye oturtulduğunu örneklemek istedim.
eski islam tarihçilerinden olan taberi'nin kitabının girişine yazdığı notu koyarak bitiriyorum.
çünkü taberi her ne kadar sünni de olsa, sözlü ve yazılı olarak yıllarca topladığı islam rivayetleri ve anlatılarının son derece absürt, çelişkili ve çirkin şeyler olduğunun itiraza son derece müsait olduğunun sanırım birazcık farkındaydı ki bu notu düşerek benim suçum yok valla ne duyduysam onu yazdım kaynak verdim diyerekten aradan sıvışmıştır.
tarih bilimi açısından son derece iyi çalışmalar yapmakla birlikte dine çok ciddi bir zarar vermiş olabileceğinin yeterince farkında değildi bence. (alıntıladığım notun çağdaş türkçe olmasının sebebi önce ingilizceye sonra oradan türkçeye çevrilmiş olmasıdır.)

"burada anlatılan her şeyde bildiğim yazılı kayıtlara ve sözlü anlatımlara dayandım ki anlatanların adlarını da verdim. bilgi "mantıklı" düşünerek veya sezgiyle değil anlatanların ifadeleriyle sağlanır. eğer bu kitapta, geçmişte yaşanmış bazı insanların söylediklerine itiraz edebilecek ya da onları çirkin bulabilecek olanlar varsa bilmelidir ki biz sadece anlatanların ifadelerini duyduğumuz şekilde yazdık ve onları kullandık."

taberi'nin bu ifadesi önce çaresizliğini sonra da akıl ve mantığı devredışı bırakmışlığın itirafıdır.
alenen şunu söylüyor. ben bunları yıllarca yazdım. çelişkili, mantıklı değil hatta çirkin gelebilir evet.
i̇tiraz edecek olabilirsiniz ama ben ne yapabilirim ne anlattılarsa onu yazdım. benim suçum yok.

"i̇şte bu not alenen yazılı islam tarihinin acıklı bir ifşasıdır."

esasen girdinin sahibi

düşlüyor ölümünü ruhi bey

damdan dusen bey
Uzun bir edip Cansever şiiri.

"O kadar bekledim ki, geliyorum
Ölümümü bekledim, geliyorum
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
Bekledim geliyorum.

Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
Ölümü gömdüm, geliyorum
Bir sonbahar günüydü, geliyorum
Güneşler buz gibiydi, geliyorum
Ve bütün kötülükler
Ölümün armaları gibiydi
Size anlatırım, geliyorum.

Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -
Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -
Ve bildiğiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediğiniz -
Gömdüm ben, geliyorum."

Kısmı Tuncel kurtiz tarafından seslendirilmiştir.




Tam hali:

Niye ölmemeli öyleyse
Yaşamak mutlu bir devinimse.

Ölüsünü bekliyor Ruhi Bey
Bir yanda Ruhi Bey bir yanda ölü
Ve görmemek ister gibi ölüyü
Oturmuş bir iskemleye.

Ben ki bir ölüyü beklemekle geçirdim geceyi
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini.

Getirdiler beni sayrılar evine bir sabah
Asansörle yukarı çıkardılar
Tertemiz bir yatağa yatırdılar - ben böyle istedim böyle oldu -
Oda numaran 283\'dü aklımda doğru kaldıysa
Pencereden tepeler görünüyordu, bulutlar ve birtakım kuşlarla devinen tepeler
Yakınımdan geçiyordu bazı kuşlar da
Beyaz bir saat asılıydı duvarda. Duvarın her yerinden
Bembeyaz saatler asılıydı
Ve her şey o kadar beyazdı ki, ayrıntılar
Yılların eklem yerlerini gösteriyordu sanki
Ve bütün eklem yerlerinde koskocaman bir ölü
Ruhi Beyin ölüsü
Hepsi de ur gibi beni
Sarmıştı ur gibi Ruhi Beyi
O gün sigara içtim akşama kadar
- İkinci gün aldılar sigaramı -
Ve saatler biraz sarardı
Sarardı bütün ayrıntılar.

Ve otuz sekizin altına düşmedi ateşim
Yataktan kalkamadım
O gece uyuyamadım sabaha kadar
Koridorlarda ayak sesleri, bağrışmalar
Kapı gıcırtıları ve acayip sesler

Bilmem böylece kaça çıktı beklediğim ölüler.

Üçüncü gün kan şişeleri, tüpler, serumlar
Doktorlar, hastabakıcılar
Aralıksız girip çıkmalar
Gidip gelmeler
Tepelerden pencereye akan kuşlar
Pencereye sıvanan kuşlar
Ve benim mutluluğumun altında
Kararıp yitti bütün ayrıntılar
Bir daha görünmedi
Ve artık hiç görünmeyen
Şişeler, tüpler, serumlar.

Ve o gün ilk defa ölüsünü gördü Ruhi Bey
Soğumuşgövdesini gördü
Donuk gözlerini, durmuş kalbini
Gördü neye benzerse bir ölü.

- Ben Ruhi Bey nasılım
- Mutlusunuz Ruhi Bey.

Yarın gazetelerde çıkacak ilanlarım
Ruhi Bey öldü
Bu ölüm töreninde mutlaka bulunacağım
Bir daha görmek için ölümü
Çelenkler yığılacak avluya
Ki benim sayısız ölülerime
Yaldızlı yapraklarını kıpırdatarak bakacaklar
Sevgiyle
Ve babam elinde gümüş kırbacıyla
Bir başına bir ölü
Annem bir limon görüntüsünün önünde giyinmiş ölümlüğünü
Ölüler halinde duracak onlar da
Dışımdaki ölüler, içimdeki ölüler
Bir alaşım halinde, donuk güneşin altında
Ve benim mutluluğumun altında
Akıp gidecek bütün kötülükler
Ölümün armaları gibi
Akıp gidecekler en sonunda

Niye ölmemeli öyleyse
Yaşamak mutlu bir devinimse.


KORO

(Çiçek sergicisi, meyhane garsonu, meyhane patronu, kürk tamircisi Yorgo,
Hayrünnisa, genelev kadını, otel katibi, cenaze kaldırıcısı Adem, akordeoncu
kadın, emekli postacı, vb.)

Çelenklerimizle geldik, yoktunuz
Ara sokaklarda, pasajlarda aradık, yoktunuz
Meyhanelere baktık, otellere sorduk, yoktunuz
Nerdesiniz, Ruhi Bey?


RUHİ BEY

O kadar bekledim ki, geliyorum
Ölümümü bekledim, geliyorum
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini
Bekledim geliyorum.

Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi Bey
Ölümü gömdüm, geliyorum
Bir sonbahar günüydü, geliyorum
Güneşler buz gibiydi, geliyorum
Ve bütün kötülükler
Ölümün armaları gibiydi
Size anlatırım, geliyorum.

Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
Havuzun kırık taşlarını - siz bilmezsiniz -
Limonluğu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -
Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -
Ve bildiğiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediğiniz -
Gömdüm ben, geliyorum.


KORO

İyi biliriz sizi biz, iyi biliriz
Nerdesiniz Ruhi Bey.


RUHİ BEY

Gömdüm hepsini, geliyorum
Bütün ölülerimi gömdüm, geliyorum.


KORO

Peki ya sonuç, Ruhi Bey, ya sonuç
Biz sizi tanımaz mıyız
Siz ne yaparsınız bundan sonra, biz ne yaparız
Bir bütünün parçalarıyız, bir bütünün parçalarıyız.


RUHİ BEY

Sonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dediniz
Sonuç hiç gömülür mü, geliyorum
Ben yalnız ölülerimi gömdüm, geliyorum.


KORO

Doğrusu anlamıyoruz Ruhi Bey
Her insan biraz ölüdür
Biz ki bir bütünün parçalarıyız, biliriz
Her insan biraz ölüdür.


RUHİ BEY

İnsan yaşıyorken özgürdür
Yaklaştım iyice, geliyorum.


KORO

Her insan biraz ölüdür
Biz de biraz ölüyüz.


RUHİ BEY

Ölüler ki bir gün gömülür
İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler
İnsan yaşıyorken özgürdür
İnsan
yaşıyorken
özgürdür.

aşık olmak

medikalninnici
Herkesin en az bir kere yaşaması gereken duygu yoğunluğu.
Bi yerde okumuştum aslında durumuda özetleyen bir söz;
"Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu 'aşk' sanıyorsunuz.”
Dışını beğenmediğimiz bişeyin içini merak etmediğimiz şu zaman diliminde aşk dediğimiz şey gözümüze ilk çarpan özelliklerden oluşuyor. Daha sonrasında kendimizden verdiğimiz ödünler,gençliğimizden çaldığımız zamanlar,giden hayat enerjisi,yıkılan umutlar,kırılan bir kalp ve yiten bir güvenden oluşuyor.
Ve o sancıyı daha sonra hep içinizde bir yerde hissediyorsunuz. Bazen çalan bir şarkı,bazen bir koku bazen bir ses. Belki bir gülüş. Hiç gitmiyor o yumru. Aynı şehirde aynı havayı soluduğunuza mutlu olmaya başlıyorsunuz. İçinizde öldüremediğiniz o umut yavaş yavaş günden güne sizi öldürüyor.
İşin sonunda elinizde içi çürümüş ama hala nefes alan bir beden kalıyor.

hani kurşun sıksan geçmez geceden

damdan dusen bey
özellikle son 6 mısrasına hayran olduğum ahmed arif şiiri.

Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...

insan insan

medikalninnici
Sözleri muhyiddin abdal'ın şiirine ait olan içinde cem adrianın sesini yakaladığım Fazıl say şarkısı.
Dinledikçe dinleyesim gelir benim.

Linki kopyalarken ögrendiğim ek bilgiyi de paylaşmak isterim ;
Güvenç Dağüstün-Bariton
Burcu Uyar-koloratur soprano
Cem Adrian-etnik vokal
Selva erdener-lirik soprano
Celalettin biçer-ney
Ve "şimdi bildim"şiiri ;
insan insan dedikleri
insan nedir şimdi bildim
can can deyü söylerlerdi
ben can nedir şimdi bildim
kendisinde buldu bulan
bulmadı taşrada kalan
müminin kalbinde olan
iman nedir şimdi bildim
bir kılı kırk yardıkları
birin köprü kurdukları
erenler gösterdikleri
erkan nedir şimdi bildim
sıfat ile zat olmuşum
kadr ile berat olmuşum
hak ile vuslat olmuşum
mihman nedir şimdi bildim
muhyiddin der hak kadir
görünür herşeyde hazır
ayan nedir pinhan nedir
nişan nedir şimdi bildim

sons of anarchy

mavikaranlik
zekanın, senaryonun ve muhteşem oyunculukların derin bir müzik şöleniyle buluşmasıyla benzersiz bir hale gelmiş olan dizi. özellikle benim açımdan bir çok ünlü sanatçıyı ve muhteşem şarkıyı tanımama sebebiyet vermiştir. çok ustaca seçimler yapılmıştır.kesinlikle defalarca sıkılmadan izlenebilecek demlerdedir. hiç beklemediğiniz sahneleri belki (bkz:breaking bad) tarzından daha fazla içerecek şekilde zeka ile kurgulamışlar. her geçen bölüm sizi bir kez daha şaşırtmaktadır. (bkz:Mayans M.C.) ile şu an yan dizisi çekilmektedir ve yayındadır.

bu dizinin bana kazandırdığı şarkılar:



neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol