yakamoz, kum gibi, şafak türküsü, söyle ve daha pek çok şarkısıyla akıllara kazınan sanatçı.
iki yıldır muzdaribi olduğum durum. ilaç tedavisine de başladım ancak pek bir gelişme kaydedemedim henüz.
Geçmiş olsun. İlaç tedavisinden çok terapi işe yarıyor. İlaç sadece durumu stabilize ediyor biraz.
teşekkür ederim. doktorum farklı şehirde olduğu için terapilere 2 hafta sonra başlayabileceğim doğru düzgün.
her dizesinde, her satırında kendimi bulduğum eşsiz şair. sahibini arayan mektuplar ile gönlümde taht kurmuştur.
son raddesine gelince, turgut uyar'ın, “bir kez yolda karşılaşalım onunla da avunacağım. adımı sesince duymaktan vazgeçtim, sesini duysam susacağım” diyişindeki çaresizliği anlayabiliyorsunuz.
o kadar çok özledim ki, gözlerimin önünde bir başkasını sevmesine bile razıyım. yalnız onu görmek bana yetecek.
o kadar çok özledim ki, gözlerimin önünde bir başkasını sevmesine bile razıyım. yalnız onu görmek bana yetecek.
distopya olarak;
(bkz:the handmaid's tale )
(bkz:the handmaid's tale )
"bütün bir ömür boyu beklenen şeyler, küçük tesadüflerde gizlenir. kalabalıkta gözden yitirmeden anlaşılmaz kıymetleri, sonrası hep keşkedir."
25 mektuptan oluşan muazzam bir ümit yaşar oğuzcan kitabı.
“özleme bir diyeceğim yok. o kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. o nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. o tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir.
seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!”
“özleme bir diyeceğim yok. o kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. o nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. o tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel.
özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir.
seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!”
cem adrian'ın kayıp çocuk masalları albümünde yer alan parça.
sessiz, yorgun, ağır, göz kapaklarım kapanıyor yine… yine…
yıkık, dökük, bu şehrin duvarları birer birer üstüme yıkılıyor yine…yine…
kuş sürüleri terk ederken bu şehri, ardında yoksul ve kimsesiz çocuk gibi bırakıyor yine… yine…
ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine… yine…
sözler hep yalan! yeminleri unut!
bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpıyor yine… yüzüme…
şarkılar yalan! duyduklarını unut!
bir hikaye rüzgarın ellerinde savruluyor yine… yine...
kestim! akıttım! damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları... olmadı!
sildim! çıkardım! yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah, derin yazıları... olmadı!
kustum! tükürdüm! içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları... olmadı!
söktün! defalarca diktim! o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı... olmadı!
bana ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın çocuk!
niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın çocuk!
göremiyorum, duyamıyorum, artık dokunamıyorum çocuk.
anlatamıyorum, anlatamıyorum, artık ağlayamıyorum çocuk.
inanmıyorum, inanmıyorum, artık inanamıyorum çocuk.
bilmiyorum, bilmiyorum, artık sevemiyorum çocuk.
ne yağmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canımı yakan, acıtan sonbahar, daha dinmedi çocuk!
seni silmedi çocuk!
alev alev yanan, kirpiklerinden saçılan kıvılcımlarınla başlayan
bu yangın daha sönmedi çocuk!
sönemedi çocuk!
bu viran şehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi! bitmedi, bitmedi, bitmedi çocuk! bitemedi çocuk!
bu aciz şarkılar, bu aciz dualar, seni geri... getirmedi, getirmedi, getirmedi çocuk... dönmedin çocuk!
bana ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın çocuk!
bunu niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın çocuk!
sessiz, yorgun, ağır, göz kapaklarım kapanıyor yine… yine…
yıkık, dökük, bu şehrin duvarları birer birer üstüme yıkılıyor yine…yine…
kuş sürüleri terk ederken bu şehri, ardında yoksul ve kimsesiz çocuk gibi bırakıyor yine… yine…
ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor yine… yine…
sözler hep yalan! yeminleri unut!
bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpıyor yine… yüzüme…
şarkılar yalan! duyduklarını unut!
bir hikaye rüzgarın ellerinde savruluyor yine… yine...
kestim! akıttım! damarlarımdaki kanımda akan o kirli siyah yalanları... olmadı!
sildim! çıkardım! yüzümden kazıdım yüzüme çizdiğin o siyah, derin yazıları... olmadı!
kustum! tükürdüm! içimde senden kalan o keskin o acıtan hatıraları... olmadı!
söktün! defalarca diktim! o küçük ellerinle açtığın ve sızlayan bütün yaralarımı... olmadı!
bana ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın çocuk!
niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın çocuk!
göremiyorum, duyamıyorum, artık dokunamıyorum çocuk.
anlatamıyorum, anlatamıyorum, artık ağlayamıyorum çocuk.
inanmıyorum, inanmıyorum, artık inanamıyorum çocuk.
bilmiyorum, bilmiyorum, artık sevemiyorum çocuk.
ne yağmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canımı yakan, acıtan sonbahar, daha dinmedi çocuk!
seni silmedi çocuk!
alev alev yanan, kirpiklerinden saçılan kıvılcımlarınla başlayan
bu yangın daha sönmedi çocuk!
sönemedi çocuk!
bu viran şehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi! bitmedi, bitmedi, bitmedi çocuk! bitemedi çocuk!
bu aciz şarkılar, bu aciz dualar, seni geri... getirmedi, getirmedi, getirmedi çocuk... dönmedin çocuk!
bana ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın? ne yaptın çocuk!
bunu niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın? niye yaptın çocuk!
erken vedasıyla sevenlerini üzen sesi güzel, kendi güzel insan.
"hırkan ömrüme asılı hala.."
"hırkan ömrüme asılı hala.."
özlemle...
''kimi zaman hiç uyunmamış geceler ertesinde, pazartesiler cuma oluyor, cumalar pazartesi. aylar geçiyor, değişiyor mevsimler; hiç yaşanmamışlar gibi. oysa ne çok sene birikti ardımda. bilmiyorum ki, birikecek mi bir bu kadar daha? ardıma dönüp bakıyorum da, dallarımı kıran rüzgârları bile affetmişim ama, bir kendime uzanamamış elim. yastıklarım kuş tüyüymüş de, ağır gelmiş düşüncelerim. biriktirdiğim keşkeler, ardımdan bile söylenmeye yetermiş. bütün heveslerim, genellemelerin içinde yitip gitmiş. oysa ne çok cümlem vardı benim. her şeye inat, yüreğimi ısıtan ne çok hayalim. biliyorum, bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat. her tökezleyişte kendi içine saklanınca, sıvazlamıyor sırtını. pencere önü çiçekleri değiliz ki, anlayışlı bir el alıversin bir çırpıda içeri. hadi aldı diyelim, gün ışığı olmadan ne kadar yaşanır ki?''
başrollerini johhny depp ve winona ryder'ın paylaştığı tim burton filmi.
aynı zamanda; (bkz:sözlük yazarlarının nicklerinin anlamı)
aynı zamanda; (bkz:sözlük yazarlarının nicklerinin anlamı)
stefan zweig'ın, tek taraflı bir aşkı ustalıkla anlattığı kitabı.
"sana, beni asla tanımamış olan sana" diye başlayan mektubun her bir satırına sinmiş acı öyle etkili ki, hala daha kitabı elime alıp altı çizili cümleleri okudukça içim acıyor.
"sana, beni asla tanımamış olan sana" diye başlayan mektubun her bir satırına sinmiş acı öyle etkili ki, hala daha kitabı elime alıp altı çizili cümleleri okudukça içim acıyor.
-kabul edeceksin.
+neyi?
-mecnun'un leyla'yı görüp "bana artık sen lazım değilsin" demesi gibi, onu onsuz sevmeyi kabul edeceksin. özlemenin en büyük hediye olduğunu kabul edeceksin.
+beni hiç bilmeyecek mi? hiç mi?
-hiç.
(bkz:şubat)
+neyi?
-mecnun'un leyla'yı görüp "bana artık sen lazım değilsin" demesi gibi, onu onsuz sevmeyi kabul edeceksin. özlemenin en büyük hediye olduğunu kabul edeceksin.
+beni hiç bilmeyecek mi? hiç mi?
-hiç.
(bkz:şubat)
(bkz:müzik)
yemek yerken, iş yaparken, hazırlanırken, ders çalışırken, uyurken, duş alırken, yolculuk esnasında, yürüyüşe çıktığımda ve aklıma gelmeyen pek çok şeyde sürekli arka fonda çalar.
yemek yerken, iş yaparken, hazırlanırken, ders çalışırken, uyurken, duş alırken, yolculuk esnasında, yürüyüşe çıktığımda ve aklıma gelmeyen pek çok şeyde sürekli arka fonda çalar.
güzel bir ümit yaşar oğuzcan şiiri.
ben böyle olsun istememiştim
ya sana çok yakın
ya senden çok uzak olmalıydım
aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum
sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
dağda yanan bir çoban ateşi gibi
gökte bir yıldız gibi
seni görmeli
seni yaşamalı
ve senden çok uzaklarda olmalıydım
biliyorum güzelliğin yeraltı nehirlerine benzer
biliyorum bir sır gibi güzelsin
hani anlatılmaz duygular vardır
hani şarkılar vardır
sevip söyleyemediğimiz
şiirler vardır unuttuğumuz
aşina çehreler vardır hani
zaman zaman hatırlayamadığımız
işte sen o kadar güzelsin
ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki
şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum
şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum
düşün, kahrımdan ölmeliyim artık
ölemiyorum
inanmak var olmaktır, bilirsin
inandığımız şeyler için yaşayalım
nice sabahlar, nice aydınlıklar
gelecek nice iyi günler için yaşayalım
sen sarı gülleri seversin
sarı karanfilleri seversin
sarı kasımpatlarını
sarı bir dünyayı seversin
ben sende olan bütün renkleri seviyorum
işte tek farkımız bu
yoksa, hiçbir şey önemli değil dünyada
senden başka
ne zulümler
ne kavgalar
ne günler, ne geceler hiçbiri önemli değil
sen yaşadıkça
ve yaşamak hiçbir zaman
bunca güzel olmayacak
sen yaşadıkça
bir kalbim var et, kan, sinir
iki gözüm var seni görür
ayaklarım sana gelir
ellerim seni arar
bir dünya ki kocaman
bir evren ki sonsuz
sen olmasan neye yarar?
şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi
yalanlarımı
kötülüklerimi yüzüme vur artık
utandır beni yaşadığıma
çaresizliği suratıma bir tokat gibi indir
yanağımda beş parmağının izi kalmalı
sonra geç karşıma
olanları unutalım
iki eski dost gibi
her şeye yeniden başlayalım
yeniden yaşayalım geçmiş gelecek bütün yılları
bütün kederleri ve sevinçleri paylaşalım
sana sevinç düşsün, bana keder
benim ellerimde kanlı diken yaraları
senin ellerinde kanlı güller
bir yere yaklaşıyoruz
kulağıma sesler geliyor
bir gemi demir alıyor olmalı
belki bir adam ölüyor
ne biliyorsun
belki de bir sona yaklaşıyoruz
yum gözlerini
her şeyi zamana bırak
yum gözlerini
nasılsa akşam olacak
korkma yaklaş karanlığa
orada ben varım
çaresizliğimize, zavallılığımıza
gel, beraber ağlayalım
ben böyle olsun istememiştim
ya sana çok yakın
ya senden çok uzak olmalıydım
aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum
sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
dağda yanan bir çoban ateşi gibi
gökte bir yıldız gibi
seni görmeli
seni yaşamalı
ve senden çok uzaklarda olmalıydım
biliyorum güzelliğin yeraltı nehirlerine benzer
biliyorum bir sır gibi güzelsin
hani anlatılmaz duygular vardır
hani şarkılar vardır
sevip söyleyemediğimiz
şiirler vardır unuttuğumuz
aşina çehreler vardır hani
zaman zaman hatırlayamadığımız
işte sen o kadar güzelsin
ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki
şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum
şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum
düşün, kahrımdan ölmeliyim artık
ölemiyorum
inanmak var olmaktır, bilirsin
inandığımız şeyler için yaşayalım
nice sabahlar, nice aydınlıklar
gelecek nice iyi günler için yaşayalım
sen sarı gülleri seversin
sarı karanfilleri seversin
sarı kasımpatlarını
sarı bir dünyayı seversin
ben sende olan bütün renkleri seviyorum
işte tek farkımız bu
yoksa, hiçbir şey önemli değil dünyada
senden başka
ne zulümler
ne kavgalar
ne günler, ne geceler hiçbiri önemli değil
sen yaşadıkça
ve yaşamak hiçbir zaman
bunca güzel olmayacak
sen yaşadıkça
bir kalbim var et, kan, sinir
iki gözüm var seni görür
ayaklarım sana gelir
ellerim seni arar
bir dünya ki kocaman
bir evren ki sonsuz
sen olmasan neye yarar?
şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi
yalanlarımı
kötülüklerimi yüzüme vur artık
utandır beni yaşadığıma
çaresizliği suratıma bir tokat gibi indir
yanağımda beş parmağının izi kalmalı
sonra geç karşıma
olanları unutalım
iki eski dost gibi
her şeye yeniden başlayalım
yeniden yaşayalım geçmiş gelecek bütün yılları
bütün kederleri ve sevinçleri paylaşalım
sana sevinç düşsün, bana keder
benim ellerimde kanlı diken yaraları
senin ellerinde kanlı güller
bir yere yaklaşıyoruz
kulağıma sesler geliyor
bir gemi demir alıyor olmalı
belki bir adam ölüyor
ne biliyorsun
belki de bir sona yaklaşıyoruz
yum gözlerini
her şeyi zamana bırak
yum gözlerini
nasılsa akşam olacak
korkma yaklaş karanlığa
orada ben varım
çaresizliğimize, zavallılığımıza
gel, beraber ağlayalım
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?