confessions

kerim

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 154
  2. takipçi 10
  3. puan 0

yemek odası

kerim
eskiden sürekli yemek yenen bir yer olduğunu, bizim evde neden yok diye düşünmeme neden olan kelime, sonradan evlerde böyle bir oda olmadığını anladığımda büyüdüğümü anlamıştım.

biz üç kişiydik

kerim
biz de üç kişiydik hatta yeri geldi 4 hatta 5 kişi de olduğumuz zamanlar da oldu, yani 3-5 kişi bir araya gelince dağa mı çıkmalı ya da çıkanlara mı öykünmeli? giriyi yapan nushiveranın önemli tespitlerinin önemli olduğunu söylemeden edemeyeceğim. bunları okurların dikkati nazarına celp ederim.

var sistemi

kerim
var mısınız?
Kendi varlığımıza duyduğumuz saygı ve yaşama sevincinden değil de sadece maddi sebeplere bağlı mutluluk hissiyatı, gerçek bir mutluluk değildir.

Sevgi, saygı ve paylaşmakla değil de dışarıda, lüks restaurantlarda yenen yemeğe, alış veriş yapmağa ve sosyal medya paylaşımlarına gelen beğeni ve yorumlara bağlı bir mutluluk, sahte geçici bir mutluluktur. Bu ofsayta düştüğümüz hareketlerle mutluluğu dışarıdan gelecek bildirimlere bağlı bir hayata sürükleniyoruz.

İtiraf edelim ki sosyal medyadan gelecek bildirimlerin ışığında mutlu ya da mutsuz oluyoruz. Paylaşımlarımız çok beğeni alırsa gülümsüyoruz, almıyorsa gülümsemiyoruz. Çok beğeni ve yorum alıp onaylanan paylaşımlarımızın doğru olduğuna olan inancımız pekişiyor, az beğeni alan paylaşımlarımızın doğruluğuna olan inancımız ise zayıflıyor. Evet, kısmen bu anlaşılabilir bir durumdur fakat buna tamamen esir olmak da o kadar yanlıştır.

Keşke hayatın içinde de “VAR Sistemi” olsaydı da arada gidip oradan bakıp bir sonuca ulaşabilseydik! Aslında maçlardaki VAR sistemi gibi bir uygulamayı kendimiz için de uygulayabiliriz. Gelin günün belli saatlerinde o günkü anlayamadığımız yaşantıları, iletişim hataları ve ilişkileri yeniden ele alıp inceleyip değerlendirmek gerekmektedir.

Çünkü hayatı çoğunlukla zabıta görünce kaçan seyyar satıcılar gibi yaşamaya başladığımızı düşünmeye başladım. Her zaman “dün” ve “yarını” yaşamaya çalışıyor, “geçmişin pişmanlıkları” ile “yarından beklediklerimiz” arasında “bugünü” kaçırıyoruz.

Bu nedenle zabıta görünce kaçan seyyar satıcılar gibi bir ruh hali içerisindeyiz. Ekmeğinin peşinde koşan seyyar satıcılara büyük saygı duymakla beraber zabıtaların da görevini yapmak zorunda olduğunun farkında olduğumu hatırlatmaya gerek görmüyorum. Bu vesile ile illegal düşüncelere, gayri meşru mutluluklara teslim olmadan hakikate teslim olup doğruluk ve dürüstlüğün verdiği güveni yaşamaya VAR' sanız hayatın içinde yaşadığımız an'a odaklanıp doyasıya hissetmek gerçekçi duygular hissetmemizi sağlayacaktır. Siz de şimdi şu an'a odaklanıp neler hissettiğinizi düşünüp anlamaya çalışınız.

telefon alacaklara öneriler

kerim
acele karar vermeyin, iyice bir araştırıp sorup soruşturun ki kafanız iyice karışsın kaç gb, kamera çözünürlüğü kaç gibi bir sürü ayrıntısı var bu işin sakın küçümsemeyin
1
reis reis
kamera kullanmıyorum, boyut olarak 128 gb tercih etmeyi planlıyorum, asıl odağım şarj, telefonda oyun oynayan bir insan değilim, gündelik işlerde şarja ihtiyaç duymadan günü bitirmesi yeterli.

çocuk terbiyesi

kerim
Anne babalar, popüler kültür dayatmasının da etkisiyle çocuklarına dokunulmazlık zırhı giydirmektedir. Şüphesiz bütün çocukların şiddet ve istismara karşı dokunulmazlık zırhı olmalıdır. Fakat doğruya doğru yanlışa yanlış demeyip sözüm ona her yaptığını onaylamak gibi bir dokunulmazlık zırhı çocukları geliştirmez.
Öz güven kazandıracağız diye yanlış davranışlarını eleştiriden uzak tutamayız. Kişilikleri değil de davranışları "sen değil de ben dili" ile eleştirilebilir.

beka meselesi

kerim
son dönemlerde Türkiye'nin Batı ve ABD'ye rağmen farklı düşünüp proaktif politika geliştirdiğinden beridir başlayan ekonomik ve politik haçlı saldırılarına karşı gündeme gelen meseledir. Fakat Türkiye'de olup da ABD'den icazet almaya alışmış olanlar "Beka Meselesini" anlayamamıştır ve küresel haçlı ittifakını değil de hedefteki Erdoğan'ı suçlamaktadırlar.

türkiye'den bilim insanı çıkmamasının sebebi

kerim
Beyin göçü kavramını ilk duyduğumda bunun neden ülkemize olumsuz etkileri olduğunu, kalanların bu boşluğu neden dolduramadığı gibi sorular zihnimi epeyce meşgul ederdi.
Kendisini geliştirmek ve daha iyi şartlarda yaşayıp çok gelir elde etmek için eskiden ABD veya Batı'ya göç eden nitelikli insanlara saygı duymakla birlikte bugün ülkemizde Beyin Göçü için yeterli neden olmadığını düşünüyorum. Çünkü bugün araştıran, geliştiren ve üreten Bilim İnsanlarına fırsat ve imkân tanınmakta ve devletimiz her konuda destek olmaktadır…
Bizim konumuz ise kendisi ülkemizde oksijen teneffüs etmeye devam edip de beynini yabancı ülkelere mülteci bırakmış insanlarla birlikte az gelişmiş beynini de yanına alıp giden/kaçan hainlerdir. Bunun yanında burada yaşayıp da beynini ABD, Avrupa ya da diğer Batılı güçlere emanet edip olanca ağırlığını ülkemizde bırakmış zevattan bahsediyorum. Çünkü bunlar bize ve ülkemize aidiyet hissetmeyip hep yabancı kaldılar. Her zaman bizimle ilgili düşünceleri Batılı düşünür, medya ve kültürünün gözünden oluşmuş olup asla yerli bir bakış açısı kazanmış değillerdir.
Bugün ülkemizdeki demokratikleşme ve millet iradesinin pekiştiği bir ortamı hazmetmekte güçlük çeken insanların sanki kendinde bir keramet varmış gibi ülkeyi terk etmekten bahsetmesi de az gelişmiş beyin göçü olarak değerlendirilebilir. Müslüman bir toplum olduğumuzu kabullenmekte güçlük çeken bu insanlar her fırsatta “bu ülkede yaşanmaz” derler ve hemen bir Avrupa ülkesini örnek gösterirler. Üstad Cemil Meriç'in bir sözü aklıma geldi şimdi! Demek ki az gelişmiş beyin modeli yeni değil eski bir model ki daha o zamanlar üstad bu konuda gerekeni söyleyerek çok önemli bir teşhis yapmıştır:
“Her dudakta aynı rezil şikâyet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lâğım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikâyetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.Türk aydını, Kitâb-ı Mukaddes'in Serseri Yahudisi... Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kabil kompleksi.
Kabil kompleksiyle Meriç, kendinden daha iyi, başarılı olana tahammül edememenin verdiği hazımsızlıkla işlediği cinayeti unutmak için vaka mahallinden uzaklaşan, vicdanın sesini yad ellerde unutmağa çalışan bedbahtın karanlık ve günahkar duygularını anlatırken Serseri Yahudi ile de sandallarını tamir ettirmek isteyen Hz. İsa'yı tanımayıp kovan ve Tanrı'nın gazabına uğrayarak kıyamete kadar dolaşmağa mahkûm edilen ayakkabı tamircisi Yahudi'yi anlatır. Bu Yahudi bir felaket taşıyıcısıdır ve uğradığı her ülkede veba çıkar. (Bu Ülke, Cemil Meriç)
Beyin göçü denince bir anlam karmaşasından bilgi kirliliğine hatta hasbel kader ülkemizden göçen herkesin kendinde bir keramet arayıp ülkenin zor durumda kaldığını düşünmesine kadar bir sürü soru karşımıza çıkmaktadır! Batının maddi anlamda bizden ileride olduğunu kabul etmekle beraber bu zevat, bizdeki olumlu gelişmeleri hep küçümserler ve asla tatmin olmazlar. Onlar için Nietzsche'nin dediği Muhyiddin-i Arabi'nin sözlerinden daha değerlidir. Kendisi bu ülkede kalıp da beyni mülteci olanlar için ne söylesek azdır!
Çocuklarımız için de aynı şekilde yıllarca Batılı değer yargıları ile büyütüp yetiştirmekle ilgili popüler bir kültür baskısı oldu. Bireyselleşme ve özgürleşme baskısı bulaşıcı bir hastalık gibi toplumumuza sirayet etmişti. Oysa çocuklarda gelişim ihtiyaçlarının üzerindeki özgürlük onları yalnızlaştırır ve mutlu etmez…
Bugün artık kendimizle, tarihimizle, mirasımızla barıştığımız ve kendimizle yüzleşmeye başladığımız bir dönemin içindeyiz. Elbette sorunlarımız var, elbette kendimiz olmanın bir bedeli olacaktır. Ya onların istediği gibi yaşayıp kendimiz olamadığımız gibi onlar gibi de olamayacağız ya da milletçe mutlu ve başarılı olmak istiyorsak kendimiz olacağız.

türkiye cumhuriyeti

kerim
Tarih boyunca bütün şer hesapları bozmuş bir ecdadın torunlarıyız. Taa Yeni Zelanda'daki kafir bir terörist dahi tarihimizi, milletimizi ve Erdoğan'ı hedef alıyorsa Türkiye gerçekten dünya üzerinde önemli bir güç olarak görülmektedir.

doğru söz

kerim
Bir de şunu öğrendim, iki yanlıştan bir doğru çıkmıyor. Tecrübeyle sabittir, yanlışa yanlışla mukabele etmeyelim diye yazıyorum önce nefsime sonra sana diyorum sevgili sözlük yazarı arkadaşım da yazar adayı misafir arkadaşım

ekşi sözlük

kerim
Biraz önce güven sözlüğe karşı bazı yazarlarının haksız eleştirilerini görünce (neymiş, güven sözlük güvenli interneti hatırlatıyormuş, devlet kontrolünde imiş, oysa internet özgürlük demekmiş) bunların özgürlük anlayışının Recep İvedik gibi olmak olduğunu anladım, yani "biz istediğimiz yerde osuralım, istediğimiz yerde sıçalım" diyorlar bunu da özgürlük zannediyorlar gerçekten hayvani bir özgürlük gerçek özgürlük değildir, özlü sözleri ambalajlayıp paketleyip servis etmek istiyorum ama konunun anlaşıldığını düşünerek bu kadarı şimdilik yeterli diyeceğim artık

güven sözlük

kerim
Biraz önce ekşi (eksi) sözlükte ya da eski sözlükte okuduğum argo yorum ve yazılarda haksız saldırıları görünce tekelleşmenin getirdiği keyfiyet sendromunun köt etkilerini gördüm, ne yani yalan mı söylüyüm, gördüğüm bu köt etkisini görmezden gelip yazmayım mı? onlqra tavsiyem hergün sabah aç karna akşam tok karna güven sözlük okumalarıdır.

üstün dökmen

kerim
Başörtüsü psikolojik danışma hizmetlerine engel oluyor dersek, başörtülü bir danışan için de danışmanın başörtülü olmamasının engel olduğunu kabul etmiş oluruz.
sözün özü üstün çok da üstün bir anlayışa sahip olmayan sığ bir anlayışa sahipmiş, ülkem için büyük hayal kırıklıığı

kabak tadı veren şeyler

kerim
İlber Ortaylı, Cem Yılmaz ya da Hülya Avşar yüksek ücretler alırken ses etmeyenler Nihat Hatipoğlu'nun ücret almasına hakaret ediyorlar. Din adamları bu insanlardan daha az önemli bilgiler mi anlatıyorlar da eleştiri ve hakarete maruz kalıyorlar?..
7 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol