ilk öykü denemelerimi ilkokul ikinci sınıfta yaptım. zira artık o yaşlardaki bir çocuğun okuyacağı kitapların hepsini okumuştum neredeyse. kitap okumak yerine hikaye yazıyordum. milliyetçi-muhafazakar ailem sebebiyle de genelde "diriliş ertuğrul" tadında hikayeler oluyordu. daha sonra nihal atsız'la tanışınca şaşırmıştım zaten. "aaa adam benim gibi yazmış" demiştirm.
içimdeki edebiyat sevgisi devam etse de lisede daha çok bilime yöneldim. hayalim de iyi bir fizikçi olmaktı ama türkiye gerçekleriyle henüz tanışmamıştım.
daha sonra bir gitarist girdi hayatıma. "ben de onun gibi olmalıyım" dedim. bu sebeple gidip ucuz bir klasik gitar aldım. o gitar da 110 liralık bir gitardı ama hala kullanıyorum şerefsizi. ben bu kadar ucuz olup da bu kadar badire atlatabilen gitar görmedim. tek sıkıntısı ton zenginliği olmaması. çok tek düze bir gitar. ama hala kullanıyorum.
neyse, gerek türkiye'de düzgün bir fizikçi olamayacağımı anlamam gerek de yukarıda bahsettiğim gitarist sebebiyle ve o dönemki eski sevgilimin de telkinleriyle "ben japonca biliyorum, neden japon dili okumayayım?" deyip fizik bölümünden japon diline geçtim. japon dilindekiler de şaşırdı tabii "ne işi var olm burada?" dediler. "öyle oldu işte" dedim.
şimdi son senemdeyim bölümümde. umarım bu sene mezun olacağım. ama hayatımda çok şey de değişti elbette. rocker adamken, klasik müziğe yöneldim. telecaster'ımı emekliye ayırıp tekrar eski ucuz gitarıma geçtim.
hayalim ise bir gün versailles sarayı'nda şunu bir barok orkestrasıyla beraber çalmak:
orkestra şefi oldum o da olumlu tabii.
müzikle, edebiyatla, dil öğrenmeyle geçen bir ömrüm var. bu senenin sonunda 5 yabancı dilim olacak diye umuyorum.
güven sözlük'ten önce yazdığım bir sözlükte elemanın biri bana musallat olmuştu. sürekli yazdığım şiirlerle dalga geçiyordu.
halbuki şiir bence kişiye özgüdür. hep "bir insanın yazdığı şiiri başka insan yazamaz" derim.
şiir bir insanın duygularının parmak izidir. bir insanın şiirini okuyarak az çok onun duygularını ve daha önce kimlerden etkilendiğini de anlamanız mümkündür.
bir de benim gibi çok duygusal ve alıngan biriyseniz şiir yazmayı bile bırakabiliyorsunuz bu tür aşağılamalar sebebiyle.
neyse kafamı toparlayayım bir, tekrar başlayacağım yazmaya.
Sen kimsenin ne dediğine bakma. Alay edenler bilmiyor ki asıl dalga geçilecek durumda olanlar kendileridirler. Kalbinin doğru dediğini her zaman yapmaya devam et
hocam mutlaka hem şiirlerinizi okumak, hem de gereksiz insanların gereksiz tavırlarından sizleri kurtarmak isteriz. kalemi bu kadar başarılı olan bir insanın şiirlerini tahmin bile edemiyorum lütfen bizi onlardan mahrum bırakmayın.
türkiye'de modası geçmiş olan bir eylem. ne yazık ki youtube blogları öldürdü.
yabancı ülkelerde ise eğer çok spesifik bir konu üzerine yazıyorsanız okunuyor genelde. yoksa "bugün şunu yaptım, şu şöyle oldu" tarzı blogların modası geçeli çok oluyor.
barok müzik üzerine açmıştım bir ara, günlük 20 kişi falan okuyordu. ama sonra sıkıldım kapattım. epeydir yazmıyorum.
aslında çok yalnız bir insanım. ya da yalnız olmayı seçmiş bir insanım. neyse işte, her türlü yalnızım.
insanların bana karşı olan tutumlarından bıktığım için gerekli görmedikçe çok iletişim kurmuyorum.
neyse ki çok loser bir tip değilim. hocalarımın genelde el üstünde tuttuğu biriyim. ne zaman "ya hocam dersler çok geliyor üstüme" desem "sen yapamazsan kim yapacak?" tarzı cevaplar alıyorum.
Güzel dostuma tek söylemek istediğim yıkmak kolaydır ama yapıcı olmak zordur. O yüzden her doğruyu her yerde söyleyemediğimiz durumlar hepimizin var :) fikirler farklı olsada umarım dostluk güven kazanır birbirimizi kaybetmemiş oluruz ;)