confessions

semper solus

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 122
  2. takipçi 7
  3. puan 0

teşekkür ederim

serendipity
Nefse çoğunlukla söylemesi ağır gelse de söylenince sizi daha da yücelten, nezaket bildiren memnuniyet terimidir. Müteşekkir olmak ila takdir etmek yüceliğine sığınsa da “rica etmek”ten bir tık yukarıda ifade taşıyan asil eylemdir.
HaZır rica etmekten bahsetmişken aklıma sevgili Ahmet kaya'nın Şu hikayesi gelmiştir;
Ahmet kaya'nın Ağzından:
-“onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. bir gün gittim dedim ki:
“biraz seninle konuşak beş dakika, kaçıyorsun hep...”
bana dedi ki:
“rica ederim.”
öyle bir ağrıma gitti ki:
“ben de sana rica ederim!” dedim.
ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.

Bilmeyenler için küfür ifadesi, yüzün mimiklerine ve ses tonuna göre bazen hakaret içeren söz öbeği de olabilmektedir.

yerli plaka

mavikaranlik
"Plaka yerli bak sırtı terli ve başı dertli vah eski hali yok ne olacak" diye mırıldanarak nickaltına giriştiğim yazarımız, hoş gelmiş.
Bu vesileyle bir efsaneyi daha hatırlayalım ve kendisine hediye edelim:



1
yerli plaka yerli plaka
“...yükselen ben değilim bak alçalan duvarlar...
ben hep burdayım plakam yerli.... ” Teşekkür ediyorum.

sözlük yazarlarının whatsapp durum güncellemeleri

realist
Hem whatsapp hem de güncellemelerini kıskandığım yazarlardır.

Hayatımın hiç bir evresinde telefon kullanmadım. Hapisanemi cebimde taşımak bana göre olmadı.
Anı yaşamak varken telefon, son görülme, story, durum güncelleme vs ilgi alanıma girmedi.
Küçük yaşlardan beri sanatın bir çok dalı ile ilgileniyor olmaktan ya da kitap okumaktan kafa kaldırmayan bir tip olmaktan kaynaklı olabilir.

Ülkemizin neredeyse ayak basmadığım bir parçası kalmadı diyebilirim. Kullanana saygı duyuyorum elbette fakat mağazaların süslü vitrini gibi oturduğum yerden bir ekran içine hapsolmak bana göre değil.

2018 dünya mutluluk raporu

annapolly
ilk 5' in finlandiya, norveç, danimarka, izlanda ve isviçre olduğu ülkelerdir. genel olarak iskandinav ülkeleri olarak bilinen bu ülkeler yolsuzluk ve rüşvetin en az olduğu, gelir dağılımı ve vergi sisteminin en adaletli olduğu ülkelerdir. sanıyorum bu durum, bizim değerler dediğimiz dürüstlük, yardım severlik, saygı, hoşgörü, empati vb. ile ahlak dediğimiz - ki her ne kadar toplumdan topluma değişse de genel olarak düşünelim- kriterleri de beraberinde geliştiriyor. tabii olay sadece gelir düzeyi ile sınırlı değil. gelir düzeyini artırırken, insanlar arasındaki sosyal ilişkileri güçlendirme, yalnızlaşmayı ve ötekileştirilmeyi de en aza indirgeyebilecek çalışmaların da yapılması gereklidir.

şimdilik bu ülkeleri kıskanmaktan başka yapacak bir şey yok gibi.

güven sözlük 3. ay kutlaması

serendipity
Malumunuz bugün Pazar, mutlu haftasonları seromonisinin sonuna gelirken “saat kaç oldu?, bugün günlerden ne, aylardan ne??” Sorularını yöneltirken bir baktım bugünün “23.12.2018” olduğunu farkettim.
Günler aylar birbirine karışmışken anlamadım ilk önce. Malum bebek büyütüyoruz!
Yakamızdan akan kusmukların sorunsallarından 3. Ayımızı doldurduğumuzu farkedemedik.
(bkz:admin olmak kolay mı)

Neyse efenim alakasızlığa maydanoz misali kulağıma bir Karadeniz şarkısı (galiba) çalındı.
Tam olarak şöyleydi sözleri de;
“Islanduğum ilk yağmursun çölümde
Başkasının değeri yok gözümde
Mühürledum şu kalbumi senunle
Vereyim son nefesumi elunde

Demir atar limana hüznün gemileri
Yüreğumde yar sancın var uyumam geceleri”

Hazır uyumam geceleri derken sanatçı, bizim de uykusuz geçirdiğimiz 3. Ayımızı dolduruyor olmamızın Şerefine neden kutlama yapmıyoruz ki dedim?

Aslında Kendimizce hazırlık yaptıysak ta olmadı!! Hava muhalefeti dolayısıyla Göbeklitepe'nin ilk konukları biz olacaktık halbuki.
Neyse efenim.
Bebek zor işmiş, sağolsun moderatör abileri, koordinatör kardeşleri, gönüllü yazarları olsa da kem gözler tarafından uzaktan yahut yakından (bilemicim) ara ara nazara gelir olduk. Yüce Gönüllerden geçen dualar ve aminlerle hastalıklı günlerimizi el birliğiyle atlatıyor olduk.
Hızla büyüyen serüven kalbimi yerinden çıkartacak heyecanda olsa da bazı gerçekleri bilin diye başka şeyleri de iliştireyim dedim satırlarıma.
Eee 3 aylık olduk abileri, ablaları.
Patiklerin içine ayaklarımız sığamaz, yattığımız beşikte rahat yatamaz olduk. Gelen gidenimiz, misafirimiz derken mekan da yetmez oldu.
Artık bir tık ta yetmeyeceği için iki tık daha önlem almaya gittik.
Neydi bunlar;
Kıyafetlerimize sığmayınca büyüyünce de giyer mantalitesiyle 2 büyük bedenleri almaya başladık. Ayrıca mekan sığmaz olduk, tadilata gidip mekanda işlevsellik sorunlarına ağırlık verdik.

Kış mevsiminde ne zormuş inşaat, tadilat işi!!!
(Bir daha tövbe)

Ne diyordum...
Hımmm
Aaa tamam hatırladım!

Büyüdük ama gördük ki fazla nazara geliyoruz. Altın çamura düşse değerini yitirir mi hesabı, çamura düşmesini beklemeden, vitrinin de geleni geçeni hayran bırakabilsin diye değerini korusun niyetiyle başında muhafız gibi bekliyor olduk.
komodo ejderi yetmez dedik, görüntü var ses yok olsa da golyat kurbağasını da ekibimize dahil ettik.

Geçtiğimiz günlerde siz de denk gelmişsinizdir muhakkak.Yerli ve milli elektroşok silahımız wattoz çıkınca dayanamadım sevgili bakanımıza whatsaptan mesaj attım.
Üye adedince Haziran ayındaki postanıza bize de ekleyin deyip, sipariş verdik.

Dost var, düşman daha çok var malum. Önce sizlerin huzuru sonra bebeğin uykusu dedik.
Ayrıca bu bebeğin bu aralar ağzından salyalar akmaya başladı; hayır olsun dedim ama “aguuu” falan da demeye başladı, sağlıkçı abi/ablaları diş çıkartacaktır ondan öyledir dediler. Dişleri bilenen tek bebek değildi ama neyse dedik, uykusuz gecelerin üstüne bir de ateşli geceler başladı.
Geçecek bugünler de geçecek...

Gözümün önünde hepinizin eseri olan bu şaheser büyüyor. Duygu yüklüyüm. Dolar da düştü ama selpak mendilin fiyatı düşmedi ey Ruhsar Pekcan
Neyse olsun ağlamaya devam!
Eee kutlu olsun o zaman 3. Ayımız!
Neşe, sağlık ve mutlulukla ile...

Nostalji yapalım dedik;
Tekrar dinlemek isteyenler için;

güven sözlük şarkısı

Ayrıca 1. Nesillerimizi de unutmayalım onları da bir hatırlayalım hadi!
güven sözlük tanıtım ve teşekkür videosu

hiroşima

gel tanisalim once ben kisaca mg
Dünya tarihinde atom bombasının kurbanı olmuş ilk şehirdir hiroşima. "Küçük çocuk" kod adı verilen, 67.5 kilogramlık uranyumla güçlendirilen bu bomba 6 Ağustos 1945 günü Japonya'nın hiroşima kentine Amerikan hava kuvvetleri tarafından atılmıştır.

Atıldıktan 43 saniye sonra patlaması hesaplanan bu bomba, zemine düşmeden yaklaşık 580 metre yukarıda patlamıştır. Patlama anında oluşan ışınların yaydığı sıcaklığın, güneş'in çekirdek sıcaklığından fazla olduğu düşünülür. Yayılan dalga şoku, ışınlar ve sıcaklık sıfır noktasına yakın binlerce insanı saliseler içinde küle dönüştürmüştür. Yayılan sıcaklığın yaklaşık 4000°C olduğu tahmin ediliyor, bu da demirin erime noktasının iki katı değerinde.

70 binden fazla insanın canını alan, yine 70 binden fazla insanı yaralayıp şehirdeki binaların %67'sini yerle yeksan eden, doktorların %90'ından fazlasını öldüren bu bombanın ikincisi 3 gün sonra 9 Ağustos 1945 günü Nagasaki kentine atılmış ve 40 binden fazla can almıştır.

Amerika, yıllarca radyasyon ve bombanın etkileri üzerinde araştırmalar yapmış ve yerli halkı kobay olarak kullanmıştır. Sırf bu durum bile savaş bahanesiyle bombanın deneysel olarak kullanıldığını ortaya koyuyor benim gözümde.

Hiroşima, 2.dünya Savaşı'ndan bu yana yenilenmiş ve yaralarını sarmıştır. Ancak tek bir bina restore edilmeden bırakılmış ve "hiroşima zafer anıtı" ismiyle sembolleştirilmiştir. Binanın özelliği ise sıfır noktasında yer alan tek bina olmasıdır.



neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol