confessions

first generation

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 80
  2. takipçi 13
  3. puan 0

çiğ köfte

mavikaranlik
bir dönem sosyal medyada çok trend haline getirilmiş olan yiyecek. hakikisi çiğ et, bulgur ve bir takım ek malzemeler ile yapılmaktadır. ismini de bu nedenle almıştır. önceden sosyal medyada dolaşan berkecan ve yeşim su'lar babalarının, amcalarının yaptığı çiğ köftelere "ıııyyğ bunu nasıl yiyorsunuz ya?" diye isyan ederken, fenomenlerin de etkisiyle trend haline gelince bir anda "çiğ köftesiz yaşayamam"cılara dönüşmüştür. popüler kültürün köleleri nedeniyle bugün aslını kaybedip, etsiz, sahte, "meşhur" şeklinde yayılmaya devam etmektedir.
1
archangel archangel
Etsiz olmasının sebebi başka aslında. Bozulduğu için falan diye hatırlıyorum haberlere çıkmıştı bir ara. Evde yapanlar halen etli yapıyor. Oses falan hiç o tadı vermiyor o yüzden.

kaşıkçı elması

gel tanisalim once ben kisaca mg
1699 yılında İstanbul'da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan bir adam, yuvarlak bir taş bulur. Bir kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir. Kaşıkçı, bu taşı bir kuyumcuya 10 akçeye satar. Kuyumcu, taşı arkadaşlarından birine gösterir. Kıymetli bir taş olduğu anlaşılınca arkadaşı sus payı ister. Ve böylece aralarında kavga çıkar. Mesele kuyumcubaşının kulağına gider. Kuyumcubaşı, bu iki arkadaşa birer kese altın verir ve elması alır.
Bu sefer de olayı sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet paşa duyar. Taşı kendisi için almaya hazırlanırken olay bu sefer de padişahın kulağına gider. 4.Mehmet, elması saray-ı hümayun'a getirtir ve yılan hikayesine dönen süreci sonlandırır. Taş işlenince 48 karatlık bir elmas çıkar meydana.
Bu nadide elmas, ismini buradan alır.

sylvia plath

serendipity
1932 yılında Alman bir baba (Otto) ve Abd'li Bir anneden Massachusetts'te doğdu. Profesör olan babası 1940 yılında öldü. Yani Plath 8 yaşında idi. Babasının ölümüyle ilk manik depresiflikleri başlamış olup, vefatından Sonra babasına müthiş nefret duymaya başlamıştı, hatta öyle ki şiirini de yine 8 yaşında yayımladı. Plath, hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla boğuştu. 1950 yılında bursla girdiği Smith College'deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bir akıl hastanesine yatırıldı. Kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi'ne giderek çalışmalarını burada sürdürdü. Plath burada 1956 yılında evleneceği İngiliz şair (bkz:Ted Hughes)'la tanıştı. Çiftin 2 çocuğu oldu lakin boşandılar. Plath hiçbir zaman babasına öfkesini dindirmemiş olup, intihar meyilliği her zaman ailesinde sorunlarını bir üst noktaya taşımıştır. Daha öncede denediği intihar girişimleri sonuçsuz kalmış, en son uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti. Plath intihar ettiğinde 30 yaşındaydı.

İntiharla mücadele edip, hayatta kalıp kalmama arasındaki ince çizgide imtihan edilen yazarın cümlelerinin arasındaki duyguyu yansıtması, ruh halinin acı çekmesinin en temsili örneklerindendir.

Şu dizeleriyle aklımızda kalacaktır;

ölmek bir sanattır
her şey gibi eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi,
öyle ustaca ki insana korkunç geliyor
öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor
bu konuda iddialıyım sanırım.

mojir

mavikaranlik
sıklıkla iran bölgesinde işitebileceğiniz bir dua'nın ismidir. genellikle ramazan aylarında şii ve sünnilerin okuduğu duadır.
ayrıca (bkz:Mohsen Namjoo)'nun bestelediği bir şarkıya ismini vermiştir. Şarkı yine bu dua üzerinden oluşturulmuştur.

Fakat farklı bir hikayesi vardır: mohsen namjoo yaşının 8 yada 9 olduğu bir dönemde kanser nedeniyle hasta yatağında bulunan dedelerinin bir gün bir dua mırıldandığını duyar, kız kardeşi ile birlikte yanına gidip sessizce onu dinlemeye başlarlar. Hatta akıllarına bir fikir gelir, dedelerinin ses kaydını almak. hemen bir şekilde tedarik ettikleri kaset ile dedelerinin ses kaydını ona çaktırmadan alırlar. 2 aylık bir süre sonrasında dedeleri vefat eder. namjoo zaman geçip, iranın ve şu anda da dünyanın en büyük sanatçılarından biri haline gelince dedelerinin de anısına bu duayı besteler.

bestenin sonunda araya eski bir ses girecek ve bir süre ondan dinleyemeye başlayacaksınız, işte duyacağınız o ses yukarıda ki hikayeye konu olan dedelerinin kaset kaydıdır.

avrupa ordusu

semper solus
Fransa cumhurbaşkanı emmanuel macron'un abd, çin ve rusya'ya karşı kendilerini korumak için öne sürdüğü fikir. Amaç avrupa olarak kendilerini korumak için düşündükleri bir oluşum mu yoksa yeni nesil haçlı ordusu olarak nitelendirebileceğimiz 3. Dünya savaşı hazırlığı mı?

sigaramın dumanına sarsam

erbakanin adami

Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni
Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni
Gitme, gitme, gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme, gitme, el olursun sevgilim, incitir beni...

Yokluğun, ah, yol yol olsa, uzasa, unutmam seni
Yokluğun, ah, yol yol olsa, uzasa, unutmam seni
Gitme, gitme, gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme, gitme, el olursun sevgilim, incitir beni...

Akşam vakti sardı yine hüzünler
Kalbim yangın yeri, gel kurtar beni senden
Akşam vakti dolaştım sokaklarda
Yırtık bir afiş, seni gördüm duvarda

Sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni
Yokluğun, ah, yol yol olsa, uzasa, unutmam seni
Gitme, gitme, gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme, gitme, el olursun sevgilim, incitir beni...
Gitme, gitme, gittiğin yollardan dönülmez geri
Gitme, gitme, el olursun sevgilim, incitir beni...

kara roman

gel tanisalim once ben kisaca mg
"Kara polisiye" de denir aynı zamanda. Polisiye türünün alt dallarındandır.
Kara romanda suçu kimin, nerede, ne zaman, nasıl işlediği 5n1k sorularının cevapları apaçık ortadadır. Ancak olayların analizini size net bir şekilde yaptırır.
Örneğin suçun işlendiği anda suçlunun içinde bulunduğu psikolojiyi, dürtülerini, kullandığı pratik zekâyı çözümlersiniz.
Hangi korkulara hangi tedbirler aldığını, başı sıkıştığında ilk nereye kaçacağını mantıklı bulduğunu size net bir şekilde aktarır.

naatra

serendipity
Nick'inin, ''bekleyen'' manasına geldiğini belirttikten sonra şöyle maziye derin bir giriş yaptım; Hayatının yarısı -bekletilmek ve beklemek- üzerine vurgulu olup, büyük sabır gösterenleri düşündüm..
Umarım sevgili '2.Nesil Yazar'ımız hayatı boyunca ne bekleyen ne bekletilen olur deyip, her zaman 'beklenen' tarafında olmasını umuyorum..
500. üyemiz olması şerefine akşam davet vereceğim. Tüm sözlük mensubu yazarlarımız davetlidir.
Eee öyleyse, Hoş geldin Sevgili Naatra..

14 kasım 1944 ahıska sürgünü

Moriresolo
Ahıska Türkleri, 74 yıl önce Stalin'in emriyle gece yarısı evlerinden alınarak vagonlar ile Orta Asya'nın soğuk kış günlerinde yaklaşık 1 ay süren yolculukla Kazakistan, Kırgızistan'a sürgün edilmiş ve sonrasında Özbekistan'a yerleştirilmişlerdir. 17 ile 20 bin kişi hayatını yitirmiştir. 1989'da Özbekistan'da fergana olayları çıktıktan sonra tekrar Rusya'nın farklı bölgelerine sürgün edilmişlerdir.
Acıyla yad ediyoruz.


gitmek istemek

mavikaranlik
"kaçmak" eyleminin kibarlaştırılmış halidir. aslında nezaket içerir, problemin kendisi de budur zaten. ana teması budur. olması gerekeni, "olmasa mı acaba?" yada "üzülen mi olur?", "sormam gerekmez mi?" soruları sebebiyle tereddüt planına bırakır. bu nedenler de insanın taşıdığı "nezaket" kavramının kırıntılarıdır. Biraz daha fazlasında ise sorular değişir, "ya gittiğim yerde mutlu olamazsam?", "yalnız kalmaz mıyım?", "tek başıma nereye kadar idare ederim?" şeklinde yön değiştirebilir, bu daha da kötüsüdür. Bu aşırısıdır. İşte bu da "korku" kavramının yol açtığı sorulardır.

bir yanda kibarlığın, bir yanda korkuların iki türlü de seni sorulara boğacak olan çıkılmaz bir ikilemin gölgesinde cebelleşir durursun. hayatımızı etkileyen her şeyin sebebi de bu tereddütler değil mi zaten? Ama neden olmasın ki! Taşıdığın nezaketin karakterine işlemiştir, duyduğun korku yüreğine. Belki de aklın bambaşka bir şey söylüyordur ama bu ikisinin çıkılmaz gölgesine, evlerin birinde yanan ufak bir mum sana ne kadar fayda sağlar ki?

içimize, ruhumuza, huylarımıza işleyen şeyler var. Bunlar santim santim her dakikamızda işleniyor, kendimiz yönlendiriyoruz, kendimiz yer veriyoruz, mimarı biziz. Yıllarca beslediğimiz, büyüttüğümüz, emek verdiğimiz hiç bir "şey'i" iki duygu arasına sıkışıpta değiştiremiyoruz. doğamız var, ruhumuz var emek emek işlediğimiz gerçekler var. gitmek tüm emekleri yıkmak mıdır, yoksa yeni bir emeğe sayfa açmak mıdır? bu sorunun cevabını kendiniz de dahil hiç kimse öngöremez. bilemez, hatta yaklaşamaz bile.

insan öyle dolar ki, taşmasına 1 damla dahi kalsa kendine yalvarır: "buna da yer aç!" sanki bardak misali, ruh bunu duymaya hazır gibi hemen hacmini genişletir sana; "sadece 1 damla mı, damacanayı getir usta!" diye içten içe senle yarışır hatta, o kadar imkanı vardır, o kadar sabırlıdır, o kadar geniştir. Olan senin yüküne olmuştur, 1 damla daha ağırlaşırsın. Çünkü ruhun biliyor ki bir gün taşsan dahi kırılmayacaksın, etrafı biraz batıracaksın, suya bulayacaksın o kadar, dolan kısım dolmuş olacak zaten, mesele o bardağı kırabilmektedir.

İmkansız mıdır? Değildir bir gün öyle bir sallayan olur ki o bardağı, istemesen dahi parçalanırsın, öyle bir bağırırlar ki sana duymak istemesen dahi çatlarsın, öyle bir taş atarlar ki sana içinden kırılırsın. Etrafa yayılan parçalarınla kalırsın ortada, süpürürler, suyunda buharlaşır havaya karışır.

İnsansın, imkansıza yürümedikçe hiç bir çelişki sona ermeyecektir. Gölgede kaldığın zaman evin birinde yanan o ufacık mumu bulmak zorundasın! Bardağın dolmak üzereyken sağa sola sallanıp içindekileri boşaltmalı, ya da en kötü azaltmalısın. İşte o zaman ne gölgede kalacaksın ne de taşacaksın, ufak bir mum ile idare edip, yarım bardak su ile yaşamayı öğreneceksin. Belki aradığın mutluluğa ulaşamayacaksın ama; ne gölgelerde çelişkiler ile boğuşacaksın, ne taşıp, parçalanacaksın.

Bir gün hiç farkında dahi olmadan biz "gidemesek" dahi birileri bizi almaya gelecek.
Saydığımız hiç bir problem o gün bize sorun olmayacak. İşte o gün hem gerçek mutluluğa, hem kaçışlara kucak açmış olacağız.
Ha ama evet, yaşamıyor olacağız.

kareem said

mavikaranlik
profil fotoğrafımda taşıdığım karakterdir. eamonn walker tarafından kesinlikle ödüle layık olacak seviyede başarılı bir oyunculuk gösterse de gözardı edilmiştir. the oz dizisinde müslümanlar çetesinin lideridir. günümüzün aksine örnek gösterilecek seviyede doğru bir izlenim göstermiştir. genelde tespihini boynuna asar, gayet sakindir, damarına basılmadıkça kimseye bulaşmaz.

güven sözlük şarkısı

mavikaranlik
(bkz:feta) tarafından yazılmış ve bestelenmiş şarkıdır.

artık, dillerde şarkımız bizim.

Dinleyelim, dinletelim, dillere dolansın.

Emeği geçen herkese, tüm yazarlarımıza teşekkürler.

Mümkünse son ses dinleyelim komşularımız da nasiplensin.



Sözleri:
"Sorunları dertleri olayları eleştir geliştir kendini
Kara tahtada bir tebeşir değişir
zamanla gelir yenisi
bu piyasanın Delisi gibiyiz
önce güven gelir gerisi ötesi berisi yok
iyisinin iyisiyiz , en iyisiniz çünkü sahibiyiz
güvenin dostluklar kurulur
birbirimize güvenip en iyisi biziz
bak bu saçma düzenin

Düzelir zamanla konular ve olaylar
Başarmak her daim bizim için kolay bak
Konular, odaklan uzaktan ve yakından
Bildiğimi asla dostumdan sakınmam
Bildiğini asla dostundan sakınma ?

Burası sözlük güvenle çözdük tüm soruları
Sorunları konuları olayları arayanı tanıyanı ama
yarım kalanları tamamlarım tanımadan yargıları
yargılayan saygıda mı?
Kaygıları kalmayanana kadar
karaladık artık kapıları araladık sonuna
Varana kadar yazıyoruz bizim işimiz bu

Düzelir zamanla konular ve olaylar
Başarmak her daim bizim için kolay bak
Konular, odaklan uzaktan ve yakından
Bildiğimi asla dostumdan sakınmam
Bildiğini asla dostundan sakınma ?"

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol