caksoy58

safsata gibi safsatadır.

bir insanın dış görünüşüne göre yakınlık kurarız ya da kurmayız. lakin, iş sonuç olarak yine iç güzelliğe gelir dayanır. yani, bir insanın dış görünüşü ne kadar düzgün olsada önemli olan iç güzelliğidir.

dış görünümü mükemmel olup, içi fesat biri ile kim iletişim kurmak ister ki?

(bkz:bismillahirrahmanirrahim)

çocukluk yıllarımdan bu yana vazgeçilmezim.

dayanamıyorum, karşı koyamıyorum yürürken kenara, köşeye atılmış küçük meyve suyu kutusu görünce zıplayarak eziyor ve patlatıyorum.

tabi bu öyle kolay olmuyor, açıyı ve vuruş tekniğini iyi ayarlamak gerek. bazen, kutunun bulunduğu yer ya da sizin pozisyonunuz uygun olamayabiliyor.

bu gibi durumlarda ise, kutuyu ayağımızla vurarak ileriye taşımak sureti ile uygun vuruş pozisyonunu ayarlamanız gerekebiliyor. daha etkili ses çıkarması açısından.

ve sonuç olarak, "booommmmm!"

türk sivil havacılığının ilk göz ağrısı.

bakırköy, yeşilyurt, yeşilköy, florya ve sefaköy arasında 11 milyon 776 bin 961 metrekarelik bir alan üzerinde kurulmuştur.

istanbul havalimanı'na taşınma sürecinin sona ermesiyle ticari seferlere kapatılması söz konusudur. atatürk havalimanı, bugüne kadar milyonlarca uçuşa ev sahipliği yapmıştır.

girince alışıyorsun.

dünya onu; yeni zelanda başbakanı olarak tanıyor. bizse ona; insanlığın yitik vicdanı diyoruz.

olayın iç yüzünü bilmeden yorum yapmamak gerek tabi, bunu sonra anladım. belki de ambulans şoförü tarafından darp edilip, sonrasında ise yine ambulans şoförü tarafından şikayet edildiği için serbest bırakılmıştır, değil mi, olamaz mı?

bence olur, hatta öyledir. çünkü, olayların iç yüzü.

bir kez daha, türkiye'nin hukuk devleti (!) olduğunu anlamamıza neden olmuştur.

yol verme tartışması sonrası olay büyümüş, biricik magandamız ambulans şoförüne "neden yol vermedin bana" diyerek saldırıp darp etmiş.

şoför, nakil için bekleyen hastayı almaya gittiğini söyleyince de magandamız adeta bir trafik polisi edasıyla "madem hasta almaya gidiyorsun, tepe lamban neden yanmıyor" diyerek tepki gösterdikten sonra şoföre saldırmış.

akabinde ise, şoför magandadan şikayetçi olmuş. daha sonra ise, maganda yakalanmış ve sorgusunun ardından serbest bırakılmış.

evet, şimdi daha iyi anladınız değil mi, türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu?

https://www.ensonhaber.com/bakirkoyde-ambulans-soforune-darp.html?fbclid=IwAR3_8WsRlQ6gopaRhvgLh7B9QWVnV-XTCMmFxruOkaYnIyXuaJs3E3uXsNE

bir hayriye hanım repliği.

onu bunu bilmem, böyle diye diye tat, tuz bırakmadı kadın tekin ailesinde. garibim ali rıza bey, en sonunda kötürüm oldu tabi.

kahveden arkadaşlara haber gönderdim. "bodur ahmet, ersin dayı, arap sülo, kenya'lı, kuşçu yüksel" az sonra damlarlar. bittiniz oğlum siz. ne demek lan, "güven sözlük'e saldırmak", ne demek.

çalıştığı taksi durağındaki şoförler tarafından vuku bulmuştur.

konuyu biliyorsunuz.

(bkz:aracına binen senegal'li turiste küfür eden taksici)

alınlarına kara çalan meslektaşlarını bildikleri, her an uygulamaya hazır oldukları şekilde cezalandırmış adamlar. bildiğin dövmüşler.

akıllarınca olaya tepki göstermişler yani. ulan, neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. "taksici milleti" işte deyimi tam da burada akıllara geliyor.

adam dövmek ne demek arkadaşım. tepkinizi daha medeni bir şekilde dile getiremez miydiniz. n'oldu, adamı dövünce hepiniz gözümüzde melek mi oldunuz?

bilakis, iyice batağa saplandınız. şiddete, şiddet ile tepki göstermeniz buna etken. ama, gerçi kime anlatıyoruz ki? taksici işte. onu bunu bilmem, bu "taksici milleti" için eğitim şart.

adamlardaki tepkiye bak.

- abi, * turiste küfür etmiş. gazetelere çıkmış.

+ ho, küfür mü etmiş.

- evet abi, n'apalım?

+ vay, biipppp oğlu bippp. ne demek lan küfür etmek. senin bippppp, biippppp. vurun ş*erefsize. ağzını burnunu dağıtın. rezil etti bizi ülkeye. vurun.

heh, tamam şimdi oldu.

https://www.yenisafak.com/gundem/aracina-binen-turiste-terorist-demisti-gozaltina-alindi-3452687?utm_source=facebook+-+yenisafak&utm_medium=facebook+-+yenisafak&utm_campaign=facebook+-+yenisafak&fbclid=IwAR12DhZ8I1t2hEHnMvAtURj-nIYwV-eSPJ_vbHBjHSe9qFVwidgAHa5b9V0

bir orhan gencebay şarkısı.

dinlemeye doyamayacağınız. lakin, zara'nın da hakkını yememek gerek. o da gerçekten müthüş bir performans sergilemiş.

dinleyelim.

bu sezon final yapacak olan diriliş ertuğrul adlı dizinin devamı niteliğinde olan yeni dizi. hakkında kulaktan dolma bilgiler mevcut.

başrolda burak özçivit oynayacak falan gibisinden. bakalım, bekleyip izleyip göreceğiz. lakin, bu furya diriliş erdoğan'a kadar gidecek gibi.

https://diziseti.tv/dirilis-osmangazi-oyunculari-kadrosu-ve-karakterleri/

"damar" olarak tabir edilen şarkılara imza atmış fantezi müzik sanatçısı. tam bir virtüöz.

cengiz kurtoğlu nun 1986 yılında çıkardığı albümüne verdiği isim.

son 1 haftadır takıldım, günde bir kez dinliyorum. ne kadar saf, içten, samimi, müthiş sözler içeriyor şarkıları anlatamam. ya da bana öyle geliyor.

yeni nesil şarkılarda/şarkıcılarda bu ruhu göremiyorum açıkçası. neredeyse tümü saçma sapan şarkılar, adına sanatçı denen ne söylediğini bilmeyen ergenler. sürekli cinsellik ön planda tutuluyor.

velhasıl kelam, ne varsa eskilerde var. "seninle bir kalem kağıt gibi, seninle bir defter bir kitap gibi, birlikte yazmıştık kaderimizi, ilk aşkım sevgilim liselim benim."

hoff cengiz baba, hoff!

pek takılmamak gerek bu tiplere. zira, kendince doğrusunu, iyisini söylediği için kendini sürekli olarak haklı görür. bu yüzden de her daim bir fikri, söyleyeceği vardır insanların aldığı kararlar üzerinde.

halbuki, fikirleri kendince ne kadar yerinde ve isabetli ise, muhatabının da fikirleri aldığı kararları kendince o derece yerinde ve isabetlidir. lakin o bunun farkına varamaz. dediğim gibi, her daim en iyisini kendinin bildiğini ima etmek için moral bozar.

önceleri çok takılırdım insanların ne dediğine, diyeceğine. sonra farkına vardım ki bunlar önemli şeyler değil.

önemli olan, benim ölçüp, biçtikten sonra aldığım kararım. zira, kararınızı uygulamadan evvel bu tür insanların ne gibi bir tepki vereceklerini tahmin edip o şekilde davransanız, bu kez de tam tersi bir tepki verir sizin yapmak, gerçekleştirmek istediğiniz kararı/eylemi överler.

ya bu kıskançlık da olabilir aslına bakarsanız.

şaka maka gerçek olmuştur.

çocukluğumda çok duymuştum bu tekerlemeyi.

sürekli, yağmur yağarken camdan bakan bir arap kızı canlandırırdım gözümde. sonunda hayalim gerçekleşti. geçen gün yağan yağmurda, karşı apartmandan suriye'li bir arap kızı camdan bakıyordu. hayalim gerçekleşmişti yani.

iki kelimeyi bir araya getiremeyen zavallının teki. daha türkçe konuşmayı beceremiyor, onu geçtim insan olmayı öğrenememiş edepsizin biri.

aracına binen senegal'li turiste olmadık hakaret/küfür ediyor, yetmiyor "sen sultanahmet camiini'mi tarayacaksın" diyerek terörist muamelesi yapıyor.

onu bunu bilmem, taksici esnafı ya bu kansızları içlerinden temizleyecekler ya da kusura bakmayacaklar. bir değil iki değil. bu rezilliğin nasıl bir açıklaması olabilir ki?