confessions

obsesif

1. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 16
  2. takipçi 0
  3. puan 0

akran zorbalığı

obsesif
akran istismarı şeklinde de adlandırılan, birçok çocuğun yaşamının erken dönemlerinde karşılaştığı fiziksel veya duygusal örselenme olup bir çocuğun benzer yaş grubundaki başka bir çocuğa sosyal, sözel, duygusal ya da fiziksel boyutta olan şiddetidir.

zorbalık yapan çocuk diğerini kimi zaman fiziksel kimi zaman duygusal yönden "zayıf" görüp tahakküm etmeyi ya da acı çektirmeyi amaçlar. zorba tutumlar şu şekilde sıralanmış ve örneklendirilmiştir:

- küçümseyici söylemler.
- dalga geçmeler.
- arkadan yapılan dedikodular.
- eşyalarına el koyma.
- kendisine yiyecek aldırma.
- ödevini yaptırma veya dışlama.
- görmezden gelme.

bu süreğen durumların son noktası ise fiziksel ya da cinsel boyutta olan saldırganlıktır. bazen herkesin göreceği şekilde bazen gizli yapılabilir. kimi zaman akran zorbalığı tehdit de içerir. akran zorbalığı, yapan kişi tarafından herkese karşı değil belli kişilere karşı yapılabilir. bunun yanında siber zorbalık da akran zorbalığı arasına dahil olarak adından sıkça söz ettirmektedir. özellikle ergenlerde ortaya çıkan siber zorbalıkta sosyal medya ortamlarını kullanarak iftira, tehdit veya mahrem kişisel bilgilerin paylaşımı ile intihara sebebiyet verecek oranda psikolojik travmaya yol açmaktadır.

akran zorbalığı kısa vadede her iki taraf için de oldukça yıkıcı etkiler oluşturan ancak uzun vadede bazı çocukların hayatında ve kişilik düzeyinde kalıcı tahribata neden olabilecek travmatik bir durumdur. araştırmalara göre zorbalığa maruz kalan kişilerde strese bağlı olarak ortaya çıkan bedensel rahatsızlıklardan başlıcaları baş ağrısı, mide ağrısı, konsantrasyon güçlükleri, uyku ve yeme ile ilgili problemlerdir. psikolojik düzeyde ise depresyon, sosyal anksiyete, saldırganlık davranışlarında artış, öz saygı düşüklüğü, intihar riskinde artış, travma sonrası stres bozukluğu gibi bozukluklar görülmekte ve yaşanmaktadır. aynı zamanda hem kurban hem de zorba durumundaki öğrencilerin akademik başarısının daha düşük olduğu, okula daha az bağlandıkları gibi sonuçlara da rastlanmaktadır. iş yerinde olan türüne ise günlük dilde yaygın kullanılan bir biçimde "mobbing" denilmektedir.

deprem

obsesif
"yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı" şeklinde tanımlanan ve daha sık bilinen bir doğal afet çeşidi. bunun yanında sel, heyelan, hortum, fırtına, kasırga, tabii yangınlar da sık bilinmektedir ülkemizde fakat şu anki konu deprem olduğu için depremin psikolojik durum ve etkilerini konuşmak daha mantıklı. en son ise dün gerçekleşmiştir ülkemizde maalesef. bunlar şiddetli depremler olmasalar da yine de kimi insanlarda stres, kaygı, panik vb. duyguları yoğun bir biçimde yaratarak ruhsal travmaya yol açıyorlar.

tabii yolla meydana gelen toplum bazlı olaylardan biri olan depremde insanların az bir kısmında stres etkeni daha ağır ve yıkıcı olmaktadır. buna bağlı olarak da bu kişiler o anda olağanüstü bir dehşet ve korku yaşamaktalar ki travmatik duygu ve etkiler ise bu kişileri ömürlerinin sonlarına denk ciddi düzeyde etkilemektedir. bu yüzden şiddetli ve yıkıcı depreme veya depremlere maruz kalan kişiler aradan yirmi, otuz, kırk ya da elli yıl geçmesine rağmen uykuya dalmaya çalıştıklarında dahi içlerine yoğun bir korku düşmektedir. sempatik sinir sistemi ile alarm sistemleri de sürekli devrede olduğu için uykuya dalmakta güçlük çekerler ve sürekli tetikte olurlar. her an kaçabilecekleri bir pozisyona kendilerini getirerek sürekli önlem almaya çalışırlar ve bedenleri de sempatik sinir sistemi, amigdala ve alarm sistemlerinin de etkisiyle ön önlem alma durumuna göre kendini hazır etmektedir.

bu kişilerin dışında pek çok insan inandıkları dinin veya inancın kendilerine vermiş olduğu güven ve inanç doğrultusunda bu felaketi "kader" olarak veya "fay hattına kızamam ya!" diye yorumlamakta ve telafi mekanizmalarını harekete geçirmektedirler. bu gibi toplum odaklı travmalarda herkes bu olayı aynı anda yaşadığı ve deneyimlediği için ve kayıp da fazla olmasına rağmen sosyal destek ağı daha fazla hissedildiği için bu olayın kişilerde yol açtığı travmatik etkiler kısa süre içinde geçiyor, iyileşiyor. bedensel ve ruhsal sistem bir şekilde bunu onarıyor. doğal afetler gibi toplumsal travmaların başa çıkılmasında sosyal destek varsa "sana da oldu, bana da oldu" kısmı işi kolaylaştırıyor. bir arada olmanın getirdiği görece güven hissi var ancak elbette hepsine destek gerekiyor.

mobbing

obsesif
tdk tarafından türkçe karşılığı "bezdiri" şeklinde önerilmiş, fakat türkçede "duygusal taciz", "yıldırma" şeklinde de bilinen bir eylemdir. özetle iş yeri, okul gibi yerlerde belirli bir kişiyi hedef alıp çalışmalarını sistematik bir biçimde bozarak kişinin huzursuz ve rahatsız olmasına yol açarak gözden düşürme, değersizleştirme anlamına gelmektedir.

mobbing de tıpkı istismar, ihmal, aldatılma, boşanma, onaylanmama, dışlanma, fiziksel şiddet, terk, zorbalık gibi modern travmaları oluşturan ve küçük ölçekli yani hayati tehlikesi olmayan, ölümcül tehdit içermeyen travmalar arasına giren olumsuz bir durum ve yaşantıdır. nitekim türkiye psikiyatri derneği de mobbingi "insan eliyle oluşturulan çağdaş travma biçimi" olarak tanımlayıp onaylayarak modern bir travma olduğunu belirtmiştir.

mobbinge maruz kalan kişiler bir süre sonra ciddi stres ve kaygı yaşamakta, baş etme mekanizmaları zorlanmakta veya aşılmaktadır. bu da doğal olarak travma yaratıyor. bazen bu travmayı yaşayan insanlar kendi istekleri ile işten ayrılırken bazen de en sonunda kademeli bir biçimde işten çıkarılmaktadırlar. işten çıktıktan veya çıkarıldıktan sonra mobbinge maruz kalan kişilerin bazılarında travma sonrası stres bozukluğu, bazılarında paranoya, bazılarında panik atak, bazılarında depresyon, bazılarında majör depresyon, bazılarında da konsantrasyon ve uyum bozukluğu, alkol ve sigara kullanımı veya bunlara yönelim, uyku düzensizliği, anksiyete, demoralizasyon, hassasiyet ve gerginlik gibi pek çok ruhsal problem görülmektedir.

stres

obsesif
organizmayı korumak için faaliyete geçen ilkel savunma mekanizmasıdır. genellikle içten veya dıştan gelen bir tehdide verilen bir cevaptır stres ve adrenalin ile noradrenalin hormonlarını harekete geçirerek kişide tipik ve klasik olarak savaş ya da kaç reaksiyonunu ortaya çıkarır. bu esnada kişide fizyolojik değişiklikler görülür: kalbimiz daha hızlı çarpmaya başlar, kan basıncımız artar, iç organlarımızın çalışma hızı azalır, kan kol ve bacak kaslarımıza yönlendirilir ki hem tehlikeye karşı kendimizi savunabilelim hem de kolaylıkla kaçabilelim diye.

hafif veya ortalama düzeyde seyreden olumlu stres motivasyonumuz ve iş yapabilme gücümüz için hekimlerce gerekli görülmektedir. aynı zamanda hafif veya ortalama düzeyde olumsuz seyreden bir stresin de olumsuz birtakım etkileri olabilmektedir. stresteki en son evre ise aşırı veya diğer adıyla ciddi strestir. özellikle ciddi stres beraberinde kaygıyı da tetiklediği için bunlar ayrılık ve boşanmalar, aldatılmak, doğal afetler, savaş, terör eylemleri, ani ölümler veya kayıplar, yas tutma, bir çocuğu ebeveynlerinden zorla ayırmak, kitlesel açlık, göçe zorlanmak, iş veya trafik kazaları, taciz, cinsel saldırı, saldırıya uğramak, istismar (fiziksel, cinsel veya duygusal), ihmal (fiziksel veya duygusal), annenin veya babanın evi terk etmesi, mobbing, zorbalık vb. şeklinde olup özellikle ciddi stres ve kaygı durumu "travma" demektir. dolayısıyla travmalara da yaşanılan olay ile değil kişideki stres, kaygı ve stres ile kaygının ciddi düzeyde olup olmadığına ve kişideki etkisine bakılmalıdır. aynı zamanda günlük hayatımızda yaşadığımız hafif veya ortalama düzeydeki olumsuz stresler yalnızca ruhsal yönden normal düzeyde sıkıntı, üzüntü, içe kapanma veya bunalım yarattıkları için ortalama düzeydeki olumsuz stresler de göz önünde bulundurulmalıdır.

ruhsal travma

obsesif
ruhsal sistemimizin stabilizasyonunun bozulması ve beynin büyük çaplı olayları (örneğin bir felaket veya doğal afet) veya son derece basit olayları (örneğin kişisel ve değerli bir eşyanın kaybı) rutin dışı olarak algılaması, bunu işleyememesi ve beyinde donma şeklinde bırakması durumudur.

travma kavramını tanıyabilmek için öncelikle bedensel travmalardan bahsetmek gerekiyor. örneğin bedenimize aldığımız bir sıyrık veya çok düşük düzeydeki bir yara (örneğin bıçağın hafif bir şekilde bedenimizdeki bir yeri kesmesi) bedensel sistemimizin stabilizasyonunu yani dengesini bozar ve bedensel sistemimiz buna tamirat yanıtıyla cevap vererek iyileştirmeye çalışır. aynısı ruhsal sistemimiz ve yapımız için de geçerli olup ruhsal yapımızda ise daha önceki örneklerden biri olan kişisel ve değerli eşya kaybını ele alırsak, ruhsal sistemin geçici ve kısa süreliğine düzeni bozuluyor ve kişiyi küçük çaplı olarak etki altına alıp belirli düzeyde stres ve üzüntü yaratıyor. burada devreye ruhsal sistem girer ve bu küçük çaplı örselenmeyi tamir etmeye çalışır. eğer bunun telafisi varsa bu etkilenme ortadan kalkacak ve kişi travmatize olmayacaktır. travmatize olmak ise bedensel sistemden bir örnek verirsek, vücudun büyük ve ciddi veya ufak tefek kazalardan dolayı yaralanmaya maruz kalması ve bunun bedenimizde kalıcı olması durumudur. aynı şey ruhsal sistemde de görülür.

yukarıda verdiğim ruhsal travma örneği çok daha basit ve küçük çaplı travma örneğidir. literatürde bunlar "mikro travma" adıyla anılırlar. bir diğer örnek olarak beklenmedik bir şekilde bir sevdiğimizi kaybetmek ruhsal sistemi ağır ve büyük çaplı örselenmeye, etkilenmeye maruz bırakır ve tekrardan sistem tamirat yanıtıyla devreye girer. bu kaybın yarattığı yoğun acı çok daha uzun vadede ancak geçebilir. zira buradaki kayıp hayati önem teşkil eden bir kayıp olduğu için bunun etkisi çok daha ağırdır. bunu da ruhsal sistemimiz daha uzun vadede tamir etmeye çalışır. bunun geçmemesi ise travmatize olduğumuzun göstergesidir ve bunun için çeşitli psikoterapi ya da ilaç yöntemlerine başvurmak gerekir.

sevdiğin birinin ölmesi

obsesif
ne yazık ki herkesin bir şekilde geçeceği travmatik süreçtir. çocuklarda ve yetişkinlerde birbirlerinden farklı duygusal tepkiler görülmektedir.

örneğin bu olay karşısında yetişkinlerin çoğunda şok (şaşkınlık) görülürken, çocuklarda ise yoğun üzüntü görülebilen ilk duygusal tepkidir. bu tepkileri takiben kaygı, suçluluk, inkâr, depresyon, yas süreci vb. de eşlik edebilir. ancak çocuklar birtakım meşgaleler (oyun vb.) ile bu duruma çare bulup üstesinden gelebilirken, aynısını bir yetişkin için söylemek oldukça güç.

yobaz

obsesif
arkadaşlar, "yobaz" sıfatının üç adet anlamı bulunmaktadır. bunlar dinsel, mecaz ve halk ağzı şeklinde ayrılmaktadır. burada hangisinin kastedildiği önem teşkil etmektedir. bu üç anlamdan birini seçip ve kastedilen yere göre kullanmak icap etmektedir. neyse ben tanımları direkt aşağı bırakıyorum:

1. dinde fanatizmi aşırıya vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen kimse (dinsel).

2. bir düşünceye, bir inanca aşırı ölçüde bağlı olan kimse (mecaz).

3. kaba saba, incelikten anlamayan kimse (halk ağzı).

clementine

obsesif
80'li, 90'lı yıllardan kalma bir çizgi filmdir. özelliği ise "travmatik" olmasıdır çünkü çocuk yaştaki insanlarda derin korkulara, dehşete, kaygıya ve strese sebebiyet vermiştir. bugün bile izleyen insanların bilinçaltından ve zihninden silinememektedir. zaten 80'ler ve 90'lar tümüyle travmatik bir dönemdi de neyse.

deli mi ne

obsesif
skandala imza atan gerzek ve dengesiz bir youtuber'dır. üç beş takipçi uğruna yapmış olduğu tasvip edilmeyecek eylem sonucunda 15.000 takipçi kaybetmiştir; fakat daha da düşecektir, bununla sınırlı kalmaz bu.

queen

obsesif
kuzenim olan yazar. yengemin masum prensesi, amcamla benim ise kraliçemiz olmaktadır kendisi. kılıç bulamadığımızdan elindeki oklavayı kılıç olarak simüle edip bulunulan ortamı da kralların ve kraliçelerin hüküm sürdüğü döneme evirerek bir distopya yarattık. sonra vay efendim, kendisi tutturdu, "ben kraliçe kıyafeti de isterim!" diye. yalvar yakar vazgeçirdik yoksa hırçınlaşma evresine kadar gidiyordu kendisi.

senin ruhun kraliçe, kuzen. sen böyle doğmuşsun, senin yaradılışından gelen ayırıcı niteliğin de bu işte. ne diyeyim, hükmedip otoriteni sağla dur!

travma

obsesif
tıpta "yerel yara" anlamına gelen mefhum. psikolojide ise stres düzeyini artıran, canlıyı fizyolojik ve psikolojik olarak sarsan, durumun özelliğine göre kişide yoğun bir biçimde korku, öfke, üzüntü, dehşet veya şok duygularından herhangi birini, birkaçını ya da hepsini yaratan durumlardır.

travmalar büyük veya küçük olarak sınıflandırılmıştır. büyük travmalar doğal afetler, savaş, terör, cinsel istismarlar, iş yeri veya trafik kazaları gibi fiziksel bütünlüğü tehdit eden ve ölüm korkusu yaratan olaylar iken, geriye kalanları da olağan yaşam akışını etkileyebilen ani ölümler, ölümcül bir hastalık teşhisi gibi olaylardır. küçük travmalar ise kişinin psikolojik bütünlüğünü tehdit eden ve psikolojik olarak kişiyi örseleyen olaylardır. bunlar da duygusal veya fiziksel ihmal, aldatılmak, boşanmak, terk edilmek, benlik değerinin düşmesi, ihanete uğramak, haksızlık, kıyaslanmak gibi olaylardır.

demagog

obsesif
bir kimsenin veya bir topluluğun duygularını harekete geçirerek, etkinliğini artırarak, hızlandırarak, etkileyerek, yani kısaca coşmasına sebebiyet vererek abartılı veya gerçek dışı sözlerle onu veya onları kazanmaya çalışan kimse, laf cambazı, halk avcısı, halk dalkavuğu.

mukabil

obsesif
1. bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığında bulunan.

2. bir şeyin karşısında bulunan.

3. karşılıklı.

4. karşılık olarak.

5. rağmen, karşın.

bu ve bu gibi anlamlara gelen sıfattır ve edebî nitelikte olan eserlerde kullanılagelmiştir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol