şu an türkiye bocce bowling ve dart federasyonu bünyesinde olan bocce, yapısal olarak bowlinge benzer bir spordur ve geçmişi mısır’a dayanır. raffa, volo, petank, çim topu olmak üzere dört daldan oluşur.
oyundaki amaç sahip olduğumuz, avuç büyüklüğündeki demir topları (gizli:pallino)ya en yakın olacak şekilde atmak ve topu olabildiğince rakibin toplarının önünde (bkz:pallinoya en yakın mesafede) tutup sayı almaktır. her top 1 puan değerindedir ve oyuncunun 15 puana ulaşması gerekir.
her ne kadar kolay olduğu düşünülen bir spor olsa da, unutulmamalıdır ki bu oyun rakip için de aynı kolaylıktadır ve müsabakalar genellikle çekişmeli geçer.
ülkemizde çok bilinmemekle beraber son yıllarda popülerliği eskiye nazaran çoğalmış, bocce’ye olan ilgi bir nebze olsun artmıştır.
benim gibi hareketten hoşlanmayanlar için ideal bir spordur.
bocce’de kullanılan, çapı 4 cm olan, sentetik yapılı; hedef top.
atninelantic’e hak verdiğim bir başlık.
true detective.
“tanrı’nın kırbacı” olarak anılan, tarihe gömdüğümüz -maalesef- büyük liderlerden biri.
gülümsemek değil, somurtmak hiç değil. arasında, ufacık bir şey. genelde bir umudun olduğunu gösterir bana.
genelde tek bir günümün biyolojik saatini bozduğumda ortaya çıkan uzun vadeli sorunumdur. bu günlerde iyi gibiyim ama hadi bakalım...
genelde yanlış yazılan kelimelerdendir. aslı dinozordur, dino kısaltmasından aklınıza gelebilir.
kişinin lügatındaki sözlerin, dudağındaki gülüşün, kalbinin atışına duyduğu memnuniyetin bitti nokta.
bir ara kilosunun 200? civarında olduğunu duyduğum o nefis kuruyemiş.
ben oluyorum bu herhalde.
yazarın “bir şeyler mi yazsam” sorusunu masadaki bir bardak salepin yanıtlaması sonucunda açılan başlıktır.
salepgillerden kimilerinin süs olarak kullandığı; kimilerinin ise bu bitkinin toprağın altında kalan kısmındaki iki yumrudan elde ettiği tozu içecek haline getirdiği, otsu bitkidir.
salepgillerden kimilerinin süs olarak kullandığı; kimilerinin ise bu bitkinin toprağın altında kalan kısmındaki iki yumrudan elde ettiği tozu içecek haline getirdiği, otsu bitkidir.
“(...) çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.”
sözüm ona bazı hükümetler gibi halktan gelen sesi sadece duymakla kalıp laf salatası olarak nitelendirmek yerine, dinleyip çözüme gidilebileceğini gösteren olaylardan biridir.
tepedeki çiçek anlamındaki bir japon deyimi.
arzulanan fakat ulaşması zor olan demektir.
arzulanan fakat ulaşması zor olan demektir.
konuşurken nereden kıssak diye düşündüğümüzden dolayı ortaya çıkan anlam sorunsallarından biridir.
deniz. sebebini sorduğumda ise bana “deniz suyu içersen ne olur?” sorusunu yöneltmişti, ardından cevabımı beklemeden sıralamıştı kelimelerini. “daha çok susarsın, doyamazsın. böyle doyamıyorum sana.”
şimdilerde ise tek korkum kendimle kurutmak onun ciğerlerini. çünkü deniz suyu öldürür insanı ve benim güzel oğlum bilir serdengeçtiğini.(bkz:serdengeçti)
şimdilerde ise tek korkum kendimle kurutmak onun ciğerlerini. çünkü deniz suyu öldürür insanı ve benim güzel oğlum bilir serdengeçtiğini.(bkz:serdengeçti)
farsçadan dilimize geçmiştir. ser, baş anlamına gelir ve baştan vazgeçen (kendini feda eden) anlamına gelir.
osmanlı zamanında ordunun ilk safhalarını oluşturan askerlere verilen ad olarak da bilinir.
osmanlı zamanında ordunun ilk safhalarını oluşturan askerlere verilen ad olarak da bilinir.
görme engelli kişilere anlık yardım etme imkanı sağlamak için danimarkalı bir şirket tarafından tasarlanan uygulama.
üye olup size bir çağrının gelmesini bekliyorsunuz ve görüntülü olarak o kişiye yardım edebiliyorsunuz.
(sanıyorum ki android varyasyonu da var.)
üye olup size bir çağrının gelmesini bekliyorsunuz ve görüntülü olarak o kişiye yardım edebiliyorsunuz.
(sanıyorum ki android varyasyonu da var.)
turgut uyar’ın sanılan fakat oğlunun yaptığı açıklamayla anonim bir şiir olduğuna kanaat getirilen şiirdir.
“(i) kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
iv.
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
v.
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
vi.
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz”
“(i) kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
iv.
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
”olur öyle” dedi palyaço,
”herkes alçaktır biraz”
”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
v.
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
vi.
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz”
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?