geceleri uyutmayan durumlar

serendipity
Yazar başlıkta durum demiş ama sonu olmayan, açıkçası bu durumun adı olmadığı için adına “şey” denilen ama kimsenin anlatamadığı belki tarifinden bile yüzleşmekten korktuğu durumların özetidir.
Yüzleşmek dedim.
Evet!
Yüzleşmek; sorgulamaya başlamaktır mesela.
Sorgulamaya başlamadan önce o gece şans eseri dolunay, jaluzinin yarım aralıklarından belli belirsiz gözünü kapatma diye çırpınıyorsa...
Pffff! Uyumak istiyorum diye 4 yastığını birden yüzüne birden kapatıp kendinle boğuştuğun o anda yastıklar mağlup gelip, yatağından bir kedi dikkatiyle irkilip, bir durup ''tamam yaa!'' Dediğin o anda; radyodaki ilk şarkıya sarıldığında...
İşte o olmayacaktı işte...
Müzeyyen Senar sen de mi?
İşte “benzemez kimse sana...” diye başlamayacaktın mesela!
Anlaşmış gibi tüm evren yüzleş diye manasız ısrarcıydı anlaşılan...
Bu yüzleşme diğer gecelerde olduğu gibi can çekişecek ama bu gece kesin olmalıydı. Yoksa her gece olduğu gibi sessizlik çığlıkları canını sıkıp uykusuz bırakacaktı.
Belki de o sıcak yatağından irkilip hazır duvarların mala izlerini izlemek yerine, hayallerin üzerinden agregaları çıplak ayakla bir çırpıda geçmeli zamanın sonuna gelip, artık yatağın kenarından dolunayı izlemeyi bırakmalıydın.
Geceye dolunayın ışığı yetmeyecekti belli... başucunda anlamsız duran lambalardan da bu dansa eşlik etmesi için davette bulunup bir ufak bir umut ışığı ararsın belki zihninde.
Saat yine 04.35 olacak kadar ilerlemiş, sayamayacağın kadar şarkılar tekrar tekrar çalmıştır ancak o umut ışığından hala eser yoktur. Yok muydu o tilkileri yerle yeksan edecek, erimekten senin gibi tükenmeye yüz tutacak mumları bitirecek bir çıkış...
Güzel günler bizim için de olamaz mıydı ey dolunaylı gece vurgusu...
ben umut koydum adını.
Pandora'nın kutusu bize de açılırdı belki...
yalinayakkirkayak
(bkz:Tıkalı burun)
Süründürür resmen. Yatakta hışrtt hışrtt sesler arasında bir sağa bir sola döndürür. Sanırım çene yapımla alakalı ağzım açık uyuyamıyorum, ağrı oluyor çenemde. Burnumdan nefes alamadığım geceler kabus oluyor resmen.

Bir de şu sıralar uyuyamama sebebim çok başka. Oğlum her gece 1-2 arası uyanıp gelip bizim yatağımıza, ortamıza yatıyor. Sabaha kadar yüzümle, kulağımla oynuyor, üzerini açıyor, bizi yataktan itiyor. Kendisi mışıl mışıl uyuyor ama bütün bunları yaparken. Bazen aklına bir oyuncağı geliyor bir de onu aratıyor geceleri. Ama buna çözüm buldum. Sessizce kulağına “babana söyle oğlum” diye fısıldıyorum. Sonrası malum...
nushirevan
Bingöl'de görev yaptığım sürede geleneksel kahvehanelerden birine gittim. Doğuda bu kültür oldukça gelişmiştir. Yola kadar taşan ufak taburelere genci yaşlısı tüm erkekler, günün dedikodularını, şehirdeki gelişmeleri ve spor müsabakaları hakkında sohbet ederler. Her gün önünden geçerdim, imrendim, oturdum bi köşeye. Şimdi maksat sohbet olunca onlarda, çay ikinci planda kalıyor. Çay istiyosun, ne zaman gelirse.. Kalabalık çünkü ocakta çalışan adam terden sırılsıklam olmuş. Tabi en aşağı 4 kişilik gruplar var kahvehanede, ben tekim. Elimi kaldırdım bi çay istedim, 5 dk gelmedi. Tekrar istedim, tamam dedi bu defa 10 dk getir(e)medi. "Usta 15 dakkadır bi çay bekliyom ya" diye sitem ettim. Çırağın eline tutuşturdu, o da köpeğe mama atar gibi koydu masaya çayı. Bi baktım, çayın içinde koca bir çay sapı! Çay suyundan çok denesi var, çay dolu içi. Hani içip bitirsen, telve gibi yarım bardak çay kalacak dibinde. Neyse dedim içeyim. Çayları yuttum ama parmağım kadar sap kaşık gibi batıyor dudağıma. Tam yarıladım ocakçı sinirle yanaştı yanıma "ne bağırıyon getirecez herhalde acelen ne?!" dedi deminki olaya. Mekân sahibi adam. Höt dese 10 adam toplar beni sakız gibi çiğnerler. Ne diyeceğimi bilemedim. "Çay da çay olsa.. ne yapacam bu sapı?" demiş bulundum. Bu söz, Bingöl'deki son kahvehane anımın da nişanesidir. Ayrıca iş bu başlıkta kast edilen gibi, zaman zaman aklıma gelip "ulan niye cevap veremedim" dediğim kötü, içimde kalan bir anıdır. "Ne yapacam bu sapı?" deyince ocakçı kulağıma kadar eğilip şunu dedi: "e g***ne sok?!"
mahur
Başıma nadir gelen durumdur. Geçtiğimiz kasım ayında küçük çaplı bir trafik kazası sonucunda üç gece beni zorlayan durumdur. Bir de doğumlardan sonraki ilk haftanın geceleri o yaşadığınız yoğun acıyı tekrar tekrar yaşar gibi uykusuz geceler olarak devam eder.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol