geceleri uyutmayan durumlar

nushirevan
Bingöl'de görev yaptığım sürede geleneksel kahvehanelerden birine gittim. Doğuda bu kültür oldukça gelişmiştir. Yola kadar taşan ufak taburelere genci yaşlısı tüm erkekler, günün dedikodularını, şehirdeki gelişmeleri ve spor müsabakaları hakkında sohbet ederler. Her gün önünden geçerdim, imrendim, oturdum bi köşeye. Şimdi maksat sohbet olunca onlarda, çay ikinci planda kalıyor. Çay istiyosun, ne zaman gelirse.. Kalabalık çünkü ocakta çalışan adam terden sırılsıklam olmuş. Tabi en aşağı 4 kişilik gruplar var kahvehanede, ben tekim. Elimi kaldırdım bi çay istedim, 5 dk gelmedi. Tekrar istedim, tamam dedi bu defa 10 dk getir(e)medi. "Usta 15 dakkadır bi çay bekliyom ya" diye sitem ettim. Çırağın eline tutuşturdu, o da köpeğe mama atar gibi koydu masaya çayı. Bi baktım, çayın içinde koca bir çay sapı! Çay suyundan çok denesi var, çay dolu içi. Hani içip bitirsen, telve gibi yarım bardak çay kalacak dibinde. Neyse dedim içeyim. Çayları yuttum ama parmağım kadar sap kaşık gibi batıyor dudağıma. Tam yarıladım ocakçı sinirle yanaştı yanıma "ne bağırıyon getirecez herhalde acelen ne?!" dedi deminki olaya. Mekân sahibi adam. Höt dese 10 adam toplar beni sakız gibi çiğnerler. Ne diyeceğimi bilemedim. "Çay da çay olsa.. ne yapacam bu sapı?" demiş bulundum. Bu söz, Bingöl'deki son kahvehane anımın da nişanesidir. Ayrıca iş bu başlıkta kast edilen gibi, zaman zaman aklıma gelip "ulan niye cevap veremedim" dediğim kötü, içimde kalan bir anıdır. "Ne yapacam bu sapı?" deyince ocakçı kulağıma kadar eğilip şunu dedi: "e g***ne sok?!"
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol