el öpmekle dudak aşınmaz atasözünde küçük düşürücü vs. olmadığı irdelenmiştir.
(bkz:ece ayhan)
(bkz:kılıç)
''ey serseriliğin denizleri!
ey ahtapotları atılmışlar kıyıya mutsuzluğun!
bir kraliçedir oğlum kanatlarını açmış.
örtünür canfes.
unutur gitgide yakılmış babası büyücü.
selanik'te geçirir kışı
gelmiş bir kadınla konuşur misrâyim'den. yorgunluğu kusursuz bir at mor.
uyuyakalmış kayalıklarda.
yükselir niçin bilinmez deniz.
ey batık gemiler! ey sürgün karaltıları!
ağlayan bir melez ben.
anlatılmaz bir kılıçtır kuşanmış taşırım belimde karaduygululuk.''
(bkz:kılıç)
''ey serseriliğin denizleri!
ey ahtapotları atılmışlar kıyıya mutsuzluğun!
bir kraliçedir oğlum kanatlarını açmış.
örtünür canfes.
unutur gitgide yakılmış babası büyücü.
selanik'te geçirir kışı
gelmiş bir kadınla konuşur misrâyim'den. yorgunluğu kusursuz bir at mor.
uyuyakalmış kayalıklarda.
yükselir niçin bilinmez deniz.
ey batık gemiler! ey sürgün karaltıları!
ağlayan bir melez ben.
anlatılmaz bir kılıçtır kuşanmış taşırım belimde karaduygululuk.''
eski sevgilinizin içinde bulunduğu herhangi bir rüyadır efenim. terketme/terkedilme, gördüğünüz şekle göre etkisi 1gece/1 gece 1 gününüze mal olabilir. yatmadan önce çok ağır şeyler yememeye ve muhtelif yerlerin açık kalmamasına dikkat edilmelidir.
1 hafta konuşulup unutulmuştur. ülkemdeki bütün kötü şeyler gibi.
iyiyim.
borçsuz olmak.
Rahat babadır, kızı da en az onun kadar rahattır. Baba olsam böyle bir baba olurdum herhalde. Böyle aileler genellikle düğün yapmazlar, onun yerine daha sade bir nikah düşünülebilir ama damat tarafı isterse belki katlanılabilir.
Cahit Sıtkı Tarancı şiiri. En güzel çetin tekindor okur.
Cahit zarifoğlu şiiri. Adı gibi zarif bir şiir.
bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
bana bunu sessizce anlatıyorlardı
bir yerde onların yönlerinden
alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki
bulvarların geceye vurdukları
çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri
uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan
bir sürü alışkanlıklar taşıyan
insanlığımızın gülüşü yalnızlar çarşısında
çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
başkası sevsin diye en seçkin yerine
bir şal gezdirirdi
insanlığımıza birşey getirirdi yalnızlara
bir sen varsın hep saçların ağzın
bir merdiven hücresinde
uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
senin sonsuz gelişinle
saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
davranılmaz üstünde durulmaz
hiçbir tüfeğe gelmez kekliksem
yüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde
durmuş ki bakışın boynun bozgun
üstünden bir nehir geçer gibi
ya gecedir ondan ya bulanık sudan
bir hasta gibi ağrımaktasın
gelişini aldım onu nasıl harcadım
denizden bulanıp okyanusa
selam çakan vapurun
aman o ne güzel o nasıl
sevindik adımına birden parka çekildik
ve birden nasıl bayram bıyıklı
bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla
eğip başını içlerimden gittiğim zaman
uzağa bir yolcuya çıkar gibi
selini üstüme çektin önce
camdan bir mektup dolabının
üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın
başını duvara değdirmiş bir benzetişle
jozefka benzeri bir bakışındı
ya da konuşmayı kesip aman sen
öyle bir gittin ki benimle
piknik beni sana verdi önce
gelişen güneş yalnızlıktan
bir göze
eski ellerin
ve çağlarınla birşeye uzanmış etin
ve hançerinle zamana saf durmuş
son gidişindir bu
bunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden
biri denizdir uzun boylu gürültüsüyle
zaten hangisi kavak zürafası değil
biri bütün yan odaları bekler
kuşkulu geçer camlardan
ve bırakır yerini bir koridor bekçisine
haydi sen bütün onlara git benimle
son sigaramdın
gidişin antinikotin
birden birşey mutlu piyano çalıyor
elleri iki çeşit durgun
gerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların
suya inen sesleri
tam şimdi denizinle
bir çakıl taşına yaklaşıyor
kuma çok yakın bütün kesitlerinle
bakıyor ve bunalıyorsun
tam şimdi ipe koşan
beni elleriyle alkışlayan
ağrıyan bir gün geliyor.
bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
bana bunu sessizce anlatıyorlardı
bir yerde onların yönlerinden
alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki
bulvarların geceye vurdukları
çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri
uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan
bir sürü alışkanlıklar taşıyan
insanlığımızın gülüşü yalnızlar çarşısında
çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
başkası sevsin diye en seçkin yerine
bir şal gezdirirdi
insanlığımıza birşey getirirdi yalnızlara
bir sen varsın hep saçların ağzın
bir merdiven hücresinde
uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
senin sonsuz gelişinle
saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
davranılmaz üstünde durulmaz
hiçbir tüfeğe gelmez kekliksem
yüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde
durmuş ki bakışın boynun bozgun
üstünden bir nehir geçer gibi
ya gecedir ondan ya bulanık sudan
bir hasta gibi ağrımaktasın
gelişini aldım onu nasıl harcadım
denizden bulanıp okyanusa
selam çakan vapurun
aman o ne güzel o nasıl
sevindik adımına birden parka çekildik
ve birden nasıl bayram bıyıklı
bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla
eğip başını içlerimden gittiğim zaman
uzağa bir yolcuya çıkar gibi
selini üstüme çektin önce
camdan bir mektup dolabının
üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın
başını duvara değdirmiş bir benzetişle
jozefka benzeri bir bakışındı
ya da konuşmayı kesip aman sen
öyle bir gittin ki benimle
piknik beni sana verdi önce
gelişen güneş yalnızlıktan
bir göze
eski ellerin
ve çağlarınla birşeye uzanmış etin
ve hançerinle zamana saf durmuş
son gidişindir bu
bunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden
biri denizdir uzun boylu gürültüsüyle
zaten hangisi kavak zürafası değil
biri bütün yan odaları bekler
kuşkulu geçer camlardan
ve bırakır yerini bir koridor bekçisine
haydi sen bütün onlara git benimle
son sigaramdın
gidişin antinikotin
birden birşey mutlu piyano çalıyor
elleri iki çeşit durgun
gerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların
suya inen sesleri
tam şimdi denizinle
bir çakıl taşına yaklaşıyor
kuma çok yakın bütün kesitlerinle
bakıyor ve bunalıyorsun
tam şimdi ipe koşan
beni elleriyle alkışlayan
ağrıyan bir gün geliyor.
Ah Muhsin ünlü şiiri.
Cemal süreya'ya selam eder, zarifoğlunu anar.
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-senegalliler dahil değil
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-freud diye bir şey yoktur.
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-haydi iç de çay koyayım.
Cemal süreya'ya selam eder, zarifoğlunu anar.
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-senegalliler dahil değil
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-freud diye bir şey yoktur.
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-haydi iç de çay koyayım.
Gayet lezzetli duruyor. İmkanım olursa denemek istediğim eylem.
ella fitzgerald şarkısı.
bir arkadaşım şöyle tanımlamıştı şarkıyı: ''maktulün üstüne bırakılan çiçek gibi''
bir arkadaşım şöyle tanımlamıştı şarkıyı: ''maktulün üstüne bırakılan çiçek gibi''
hayvanlar için sık kullanılır, insanlar için yasal olmasını istediğim. bir diğeri yakılmak.
Şehrimden ayrılırken yani şu an dinlediğim anathema şarkısı. Yolculuk boyunca dinlenme potansiyeli mevcuttur.
"in my dreams i can see you, i can tell you how i feel"
"in my dreams i can see you, i can tell you how i feel"
"Deniz ol dalgan olayım
Sahil ol kumun olayım
Martına kanat olayım
Tüyümü maviye boya"
(bkz:Yol'a düş)
(bkz:Mavi türkü)
Sahil ol kumun olayım
Martına kanat olayım
Tüyümü maviye boya"
(bkz:Yol'a düş)
(bkz:Mavi türkü)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?