behram

Eskiden aklıma filmi gelirdi, şimdi ise sadece bu:

Deyişleri vardır ki örneğin depremi 'sevişme oranı'na ya da biçimine endeksli bir korelasyonla ele alacak 'dini hassasiyet'e sahipseniz kesinlikle dinlemeyin derim. Ama zihninizdeki tabu ya da kurumları dekonstraksiyona uğratmak için ideal. Deyiş değil de erotizm katkılı şiirler yazıp söylese coğrafyamızın M. D. Sade'ı derdim.

(bkz: ırkçılık ve ırkçılar )

Sırf babanızın (anne yok) kimlik ya da aidiyetinden dolayı, gram beyniniz olmasa bile kendinizi dünyadaki diğer insanlardan üstün görebileceğiniz acayip durum.

G. Simmel'e sorarsanız nesnelerle aramızdaki ilişki ya da ilişkisizliği belirleyen şeydir.

Dünyayı eril gözle görme hastalığına yakalanmışların hastalık olarak tanımladığı biyolojik bir olgu.
İsim, Hermes ve Afrodit'ten gelmektedir.

Gördükçe aklıma 'gece karanlığında gözleri parlayan kediler' gelen kişidir.

Kanımca Melih Gökçek'le birlikte ülkenin ruhuna en uygun siyasetçi

Şahname'deki Simurg da olabilir.
Hikayeye göre Sam, 'yaşlı olarak doğmuş' oğlu Zal'ı Elbruz dağına bırakınca yavrularına yiyecek aramaya çıkan bu kuş, Zal'ı alıp yavrularıyla birlikte besler ve büyütür. Babası Zal'ı aldıktan sonra da Zal'ın, ona verdiği tüyü yakmasıyla bitiverip dertlerine derman olmaktadır.
Rudabe'nin çağdaş anlamıyla sezeryan doğum yöntemiyle Rustem'i doğurmasına yardımcı olmuştur.
Anlatının tümü okunup birlikte ele alındığında bu efsanevi yaratığın aslında kuş olmadığı ve şamanı temsil ettiği de düşünülebilir.

Marlene Dietrich'in seslendirdiği şarkı. En güzen versiyonunu Judgement at Nuremberg filminde izlemiştim.