çay edebiyatı felsefesi yapmak

glveren
İşte burada yanıldın edebiyata aşık olmadan önce gönüllere aşık muhabbete aşık olsaydın yanına da edebiyatı ekleyemediğin için çaya bu kadar manasızlık yüklemezdin kardeşim.
1
harun harun
giriyi anlamadıysanız yapabilecek bir şey yok.
glveren
“Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?”
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…
(Can Yücel)
glveren
ADAPTE

Uyarlanmış. Herhangi bir dilde yazılmış bir eseri, başka bir dile yer ve kişi adlarını değiştirerek, olayları örf ve âdet, duyuş ve düşünüş bakımından ak­tarıldığı dili konuşanların hayatına uygulamak yöntemli serbest çeviri tarzı. Türk edebiyatında daha çok tiyat­ro eserlerinde kullanılır.

Adapte olmadan insanın içine düştüğü psikolojik boşluk hayatımızda yaşanılan bir durumdur.İnsan anında adapte olamaz,sıcak ortamdan soğuk ortama geçmek gibi...
glveren

Derya Deniz Okuya

Bendim aşkla seven güya
Bir baktım ki gördüğüm rüya
Anladım ki sende bende aşkız
Oturdun aşkımızı anlattım berrak suya
Dedim bu aşkı derya deniz okuya

Aşkla temizdir elbet maya
Ezer geçer kalır mı kaya
Hasret ilinde günleri saya saya
Halimi arz ederim Mevla'ya
Oturdun aşkımızı anlattım berrak suya
Dedim bu aşkı derya deniz okuya

Aşkla coşar berrak su coştukça coşar
Âşık bu canana varmak için koştukça koşar
Bu canlar elbette aşk için yaşar
Aşkı yaşamayanlar elbet kaçar kalır naçar
Oturdun aşkımızı anlattım berrak suya
Dedim bu aşkı derya deniz okuya

Mehmet Aluç-Gülveren

glveren

Anlamsızlık:
Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da genel olarak yaşamın amaçsız olduğu düşüncesi denir.

İnsanoğlu, bu anlamsızlığa şiirle yazıyla anlamsızlığa, anlam ve mana katmak için devamlı uğraş içindedir, şimdi bizlerin yaptığı gibi. Bu uğraşla insanın yanlış yola sapmalarının önüne geçmek için, gece gündüz usanmadan mütemadiyen yazarız. Anlamsızlığa anlam mana katarken, bizlerde bu anlamla manayla yalnız kalma duygusunu yenemeyenlerin yenmesine olanak sağlayarak tatlı bir dil ile bizlerle beraber aynı yolda yazdıklarımızı okuyarak, yalnızlıklarını yok ederler. Kısacası biz, bir taşla üç beş kuş birden vururuz, yalnız canını acıtmayız…

Biz yazarlar şairler diyelim, aynı zaman da insanı boyunduruğu altına almaya kalkışan ve almak için yola çıkan niyeti bozuk, karşıt güçlerinde niyetsizliğini haykırarak dikkatli olmasını da sağlarız, bu güçlerin niyetleri; hayata anlamsızlık katmak olduğunu söyler ve toplumsal gelişmeyi sağladıklarını söyleyerek, insana ait özünü yıkmak için gelirken yalanla dolanla utanmadan, birde toplum hayatını geliştirici yükseltici bir niyetle geldiklerini söylerken, sadece yıkmak için geldiklerini gözlerinden okuruz, biz yazar ve şairler okuyarak yazar ve şair olmuşlardır ve tarihin tozlu sayfalarındaki o tozları yutarak, kendini geliştirdiği için ve tarih de tekerrürden ibaret olduğu için az çok Allah c.c. sayesinde biliriz.
Mehmet Aluç-Gülveren
glveren
Bilgiyi Küçümsemek...

Toplumumuzun hayatına şöyle baktığımda, hepimiz yazarız ve şairiz maşallah! Lakin bu anlamda bilgiyi edinme sürecinde okuyarak bilgi edinmek, satılan ve okunan kitap ve okunan yazılara bakarsak hiç yok denilecek kadar az, nedense bizler toplum olarak düşüncenin rolünün okumaktan geçtiğini gerçeğini küçümseyerek, yaşarız ve yazarız! Okumanın farkındaysanız yazdıklarımızın okunma oranı da o kadar az ve bu yazılanların için boş ve gereksiz sav olduğunu düşünenlerin düşüncelerini değiştirmek, hiçte kolay değil! Okumak bir deryadır denizdir, gezmek öğrenmek hissetmek varmaktır… Az olan bilgiyi çoğaltmak analiz ederek doğruya varmaktır, yenidünyalara yelken açarak varmak yeni insanlarla tanışmaktır… İşte bu güzelliği bilgiyi küçümseyerek yazmak, yazanı bir adım ileriye götürmez geriye geri gerilere, yanlışa götürür…

Okuyarak dili geliştirmek, kavramları öğrenmek çözümlemek hatta çözmek kafa karışıklığını yok ederek, berrak nehirler gibi berrak olmak hatta o nehirlerin içilir olmasını sağlamak, hayranlıkla dibindeki temiz çakılların yansımasıyla güzelliğiyle seyredilmesine imkân vermektir okumak… Okumak gerçekle yalanı kötü ile güzeli ayırmak ve insanlığa gerçeğin iyinin sunulması için vardır, bir misyonu vardır okumanın, bunu da unutmamak gerekir, vesselam.
Mehmet Aluç-Gülveren
glveren
Dilin Yapısı, Düşünce Ve Anlam Arasındaki Karşılıklı Bağlantı



Dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı içindedir. Dilsiz düşünce düşüncesiz dilsiz olmaz. Anlamlarla düşünce dil bu üçgen çerçevesinde farklı anlam ve yöntemlerle, anlam mana katmak için çalışır ve karşımızdaki insanlara bir şeyleri anlatmak için, bizler için bir araç ifade etmek için bir köprü kesin bir bakış açısıdır. Bu açıdan belirsizlik bir anda kaybolur, belirgin görülür anlaşılır olur. İnsan düşünürken çelişki içinde kalabilir, düşündüğünü çözümleyebilir yola kalabilir, ön dayanağı olmayan her türlü düşünce, anlamların merkezine uğramadan dilin süzgecinden geçmeden bir anlam ifade etmez.

Düşüncenin denetiminden yoksun olan insanın düşüncesi, anlam anlatma konusunda daldığı hayal âleminden kendisine anlatacağı güzel tatlı bir dili yoksa bir boşluk olarak kendisine döner durur.

Dil dediğim konuşmaktan öte, dili süsleyerek edebiyatla şiirle hecelerle bahar çiçeklerinin kokusuyla, aşkın coşturan coşkusuyla süslemedikten sonra, anlatılan yavan ve anlamsız kalır. İşte bu bağlantı hem düşünceyi tazeler anlam ve manayı süsler dokunuşuyla insanı etkiler, insanlarında kendisine doğru gelerek hem kendisinin, hem de insanın kendi kendisine dönerek birbirlerini kucaklaşmasını sağlayarak bir yerden başlayarak bir yere gönüllere merhamete gülümsemeye varmasını sağlar, vesselam.
Mehmet Aluç-Gülveren
glveren
Etimoloji:



Osmanlıca şuur anlamını veren Türkçe bilinç terimi bilmek mastarından, Osmanlıca vicdan anlamını veren Türkçe bulunç terimi bulmak mastarından türetilmiştir.

Şuur ise, İnce duygu, anlayış ve bilgi sahibi olduklarından dolayı, insanlardan bazılarına şair denilmiştir. Şair; "şuur sahibi" manasındadır. Bundan dolayı şiire "ince duygu ve ilim" adı verilir. Daha sonra vezinli ifadeler için isim olmuştur.

Demek ki şair olmak için şuur gerekli bence de yani, yoksa nasıl onca güzel duygulu kelimeler gönülde gezinsin kaleme dökülsün şiir olsun.

Yaz ey şair bir şiir olsun
İçinde birde güzeli bulunsun
Gezsin dursun gönüllerde
Arasın sevdiğini bulsun

Yaz ey şair bir şiir
Kalmasın gönüllerde kir
Akan olsun evlerin önünde nehir
Yıkanılsın tertemiz olsun tüm şehir

Yaz ey şair bir şiir gülmeyeni güldürsün
Gülenleri güldürmeyen varsa süründürsün
Ey yârim desin kömür gözlümsün
Gül ey yârim sen iki gözümsün

Mehmet Aluç-Gülveren
glveren


Dukkha: Istırap



Bir arada bütünleşmiş, bileşmiş, oluşmuş hiç bir şey değişimden, çözülüp dağılmaktan kurtulamaz. Yanılgı değişim içinde olan, geçici olan şeylere sanki hiç değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmaya, sarılmaya çabalamaktan geçiyor. Oysa elde etmek istediğimiz şeyi elde edene kadar o şey değişiyor, koşullar değişiyor, bu arada biz kendimiz de değişiyoruz farkına varmıyoruz.

Farkına varmamak insanı ıstıraba sürükler, hasret çektirir gözyaşı döker döktürür. Hasret mi çektiriyoruz, değişmeden bundan kurtulmadan vuslata mutluluğa barışa kavuşamayız. Yanılgı insanı peşinden sürükler doğruymuş gibi gösterir, bunu iyi analiz etmeden çözmek için aklınla fikrinle tahlil etmeden, yanılgıya tutunursan hep yanılır kalırsın, gerçeğe ulaşmaz yalanların içinde ıstırap çeker-çektirisin kaybolur anlamsız değersiz kalırsın. İnsan doğuyor büyüyor ve sonunda ölüyor bunca değişimden geçerken, değişmek gerek, yenilenmek gerek, çaba sarf etmek gerek. Bu âlemde değişmeyen ne var yaratılmışların içinde? Az dikkat az çaba gerisi gelir sana kaba, vesselam.

Farkına varmazsan gönül kalır viran
Hani nerede dersin dün yanımda olan
Istırap çektirme ıstırap çekersin bunu bil
Farkına varan fark edendir kul her an

Gönül hanesinde susmaya gelmedik
Gülmeyenler varsa güldürmeye geldik
İnsanız biz insan olarak kendimizi bildik
İnsan olmayan ağlatır diye haddini bildirmeye geldik
Mehmet Aluç-Gülveren
glveren
BELÂGAT:



Düzgün ve yerinde söz söyleme sanatı. Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilim dalıdır.

Herkes bir şey duyar kendince algılar ve söyler o an düşünmez sözün ne anlam taşıdığını nereye ucunun dayanacağını, oysa hepimiz aynı algılamış olsaydık fikir dil söyleşi dilimiz bir olur zenginliğimiz olmazdı bu ayrı bir konu. Belagat yerinde söz söyleme sanatı, düşünerek ucu nereye varacağını tahmin edilerek söylenir, eğri olanı düzelten gönül'e hoş geleni söyleme sanatıdır diyelim.
Yanılgı her zaman peşimizi takip eder bırakmaz, lakin Belagat ilmide hemen koşarak yanılgıyı yok ederek düzgün açık anlaşılır söz söylememize yardımcı olur. Kur'an' kerimimiz de bu şekilde bize açıklar.

« Sen, cömert¬likte deniz gibi, yükseklikte güneş gibi ve parlaklıkta ay gibisin.»

« Ömür, kalıcı olma¬yan bir misafir veya gökkuşağı gibidir.»

« Muhammedin sözü, tatlılık açısından bal gibidir”

“İnsanlar, eşitlik açısın¬dan tarak dişleri gibidir”

«Ölüm, ancak şahsı (vücudu) incelmiş (gizlenmiş) bir hırsızdır. O, yumruksuz saldırır ve ayaksız yürür.»
(Alıntıdır)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol