"aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8'den fazla kategoriye ayrılırlar. halbuki olay bu kadar komplike değildir. insanlar sadece 2'ye ayrılırlar: iyi insanlar ve kötü insanlar. (Albert Einstein) Yani kendi ülkemde yabancıyım gibi popülist söylemler ile mikro milliyetçi yaklaşımlar itici geliyor.Dünya tüm canlıların dır ve dar kalıplara hapsetmek mantıksızdır.
Maalesef ülkemiz insanının en temel sorunu her konuda fikir sahibi olması.herkes herşeyi biliyor.bilgi kısıtlı ama fikir üretme muazzam seviyede.ülkenizde en çok üretilen şey ne diye sorsalar inanın hiç düşünmeden ''fikir'' cevabını veririm.Peki en ihtiyaç duyulan şey ne deseler onunda cevabı benim için belli.''empati'' Suriye ve suriyeliler için popüler olan yorumlar hep aynı minval üzere;''neden kalıp savaşmadılar?''.bakış açısı sabit,vicdan yerle yeksan olmuş,empati hak getire... Kimle savaşacağını bilmeyen milyonlarca sivil yaşam hakkını kullanmak istediğini için suçlanıyor.evinin bir bomba ile tepesine çökmesini beklemediği için en ağır şekilde eleştiriliyor.karısını,çocuğunu,annesini,babasını ölümden ve kandan uzak tutmaya çalıştığı için aşağılanıyor. Evini,işini,makamını sadece hayatta kalabilmek için geride bırakıp,mülteci olmayı göze alan bu insanların yaşam hakkına saygı duymayı çok görüyoruz. 3 yaşındaki aylan kurdi bebeğin kıyıya vuran cansız bedeni içimizi yakmıyorsa,insanlığımızı sorgulama zamanı çoktan gelmiş demektir.fillerin tepiştiği bir coğrafyada ezilen çimenlerden biri olmamak için denizde boğularak ölen aylan bebekten bahsediyorum. Suriyeli olarak değil de insan olarak görmek çok mu zor bu insanları? dünyanın en iğrenç durumundan kaçmalarına bari saygı duyabilmek bu kadar mı imkansız? Yok hayır.cinsel hayatları ile ilgilenip kahvehane ağzıyla yorumlar yapıp popüler olana katkı sağlamak daha güzel değil mi?uçkur bekçiliği yapmak daha çok para ediyor nasolsa.
Bir adet kuru soğan alınır.masanın üzerine hanım kardeşin rahat göreceği şekilde konulur.yumruklamak suretiyle soğan parçalanır.cücük kısmı teklife muhatap arkadaşa ikram edilir. Haydi hayırlı olsun...
David copperfield'ın yazar versiyonu.birisi kendi uçuyor,diğeri kelimeleri uçuruyor.ne yaptıklarını,nasıl yaptıklarını da anlamanız pek mümkün değil. Kelimelerin sihirbazı. Yanlız bi atilla taş'a rast gelme yiğidim.aman dikkat!
Sitenin tıklanma sayısı ile popülaritesinin doğru orantılı olduğu düşünülünce üye sayısını artırmaya çalışmak sanki ilk hedefmiş gibi duruyor.üye sayısı arttıkça bazı problemler de çıkacaktır muhtemel ama onları da o zaman düşünürüz derim.
Bu aşamadan sonra daha yukarılara çıkmak epeyce zorlu bir yol olacaktır.üst tarafta yer almak istiyorsak yazar sayımızı en az üç haneli sayılara çıkarma mecburiyetindeyiz.
Psikolojik duyar kasacak değilim.eğer bunu yapıyorsanız merak etmeyin şizofren değilsiniz.hatta diğer insanlardan ruhen daha sağlıklı olduğunuzu iddia ediyorum. Hayat telaşından,kavgasından sıkıldığınız kendi halinize kaldığınız zamanlarda deneyin. Özeleştiri yapmanıza yarıyor.hem seni senden daha iyi kim anlar ki?
Başlık açma butonuna tıklayıp,yılbaşı yazdıktan sonra açılan başlıkların listelenmesi,ardından bu başlığın açılmadığını gören ve hunharca saldıran ben... Şaka be olum.ezikde değilsiniz, yanlız da.sadece evde sevdikleriyle birlikte olmayı seven birisiniz hepsi bu. Neyse maksat hasıl oldu. İyi yıllar millet.
''Filmin sonunda sevinen hep biz oluruz cümlesi'' aslında bankacılık sisteminin bir itirafı olmuş. Gemici mantığı ile Titanic izlemek gibi olmayacaksa eğer şu söz çok hoşuma gider:''bankacılık kurumlarının özgürlüklerimize karşı düzenli ordulardan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum'' Evet reklam filmine gelecek olursak;değişik bir fikir,güzel bi sektör başarısı kabul etmeliyim ki.nerdeyse beni bile etkileyecek seviyede olmuş.