siyasal islamcı ahlakı

nushirevan
Var olmayan bir kişiliğin ahlâkıdır. Zira siyasal islamcı gibi bir tanımlama, nereden bakarsanız bakın cahilcedir. Çünkü islam, siyaset dahil hayatın her alanını kapsar. Kapsayan küme, küme elamanı ile betimlenmez.

Bu tıpkı laik devletin, müfredatta "din nedir?" Sorusuna verdiği tezat cevap gibi, kökü belirsiz bir paradigma. Ders kitaplarında bu soruya cevaben:

"Din; insanları hem dünya hem de ahiret hayatında mutluluğa eriştirmek için kullanılan, ahlâki kurallar bütünüdür" der. Bakın ne diyor?

"Hem dünya, hem ahiret hayatında.."

Bunu diyen sistem; din işlerini dünya işlerinden ayrı tutmasıyla dinin yarısını kabul ettiğini de fark etmeden, bir başka akıl tutulması olan "ben müslümaım ve laikim" teziyle övünüyor. Arabaşı çorbası mı bu, bi ondan, bi bundan? Hem kaldı ki zannettiğin şey laiklik bile değil, oryantasyonu fransız pozitivizmi. Hepsi bir tarafa eğer tanımladığı laiklik "her dinden olana dünya işlerinde aynı mesafede ve adil olmak" ise, yarısını kabul ettiği müslüman kimliğinin tabi olduğu islam bunun bayraktarlığını yapar.

Eğer siyasal islam tanımlaması dini siyasete alet etmek isteyenler için söylendiyse, islam kelimesini bu hakir siyaset anlayışında tanımlamak da yanlış

(bkz:cahilim demenin alternatif yolları)

Gelelim siyasal islamcı tanımlamasının ahlâki boyutuna. Yazar, devlet ricalinin gösterişli hallerinden dem vurmuş. Haklıdır, gerçekten de israf denilebilecek boyutta harcamaların yapıldığı artık yadsınamaz bir gerçek. Ancak yukarıdaki tanımlama gibi bu da bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor gibi geliyor bana. Öncelikli olarak bu saraylar, makam araçları namütenahi bir hayata ait değiller. Şu anda kullananlar, bir zaman gelecek vefat edecekler, yerlerine başkaları gelecek ki biz bunu devlet ebed müddet ile de perçinlemişiz.

Ayrıca içinde bulunduğumuz çağ, algı yönetimini doğru kullanan, psikolojik harbin, konveksiyonel harpten daha etkili olduğu bir zaman. Güçlü görünmenin diplomatik faydalarını fabl tadında (bkz:diplomasi) başlığında anlatmıştım. Reel hayatın gerçeklerini diplomasiye yansıtırsanız, baştan kaybetmişsinizdir.

Hadi matematiksel olarak da bunu ispat edelim:

Cari açık terminolojide "bir ülkenin ithalat karşılığında ihracatta olan farktır" derler. Hükümeti vurmak için daima kullanılabilir bir örnektir. Zira sıradan bir vatandaşın zihninde olan "borç" algısı ile bir tüccarınki farklıdır.

A esnafı ve B esnafı olsun. Bu adamların her birinin cebinde 5 TL var ve limonun pazar rayiç bedeli de kilogramı 2 TL olsun.

A esnafı kilosu 1 tl'den 5 kilo limon alıyor ve 2 tl'den satıyor. 10 tl parası oluyor.

B esnafı 1 tl'den 5 tl'si borç olmak üzere, 10 kilo limon alıyor ve 20 tl para kazanıyor. 5 tl borcunu ödüyor alacaklısına. Cebinde 15 tl kalıyor.

Eğer limonları satmadan önce esnafları karşılaştırırsanız, B esnafında cari açık görürsünüz. Oysa neticede A esnafından 5 tl daha fazla kazanmış ve ticaret hacmini de genişletmiştir. Ertesi gün A esnafı 10 tl'lik limon alabiliyorken, B esnafı en kötü ihtimalle bile 15 tl'lik ticarete girebilir.

Dünyanın en büyük ekonomileri, ayrıca dünyanın en borçlu ekonomileridir. Çünkü ticaret hacmini likidite ile genişletemeyen ülkelerin başka bir yoludur bu.

Reel hayatın gerçeğinde B esnafı hakkında borçlu olduğu konusunda konuşursanız, bu ticaret bilmediğiniz anlamına gelir. Diplomaside de böyledir. Güçlü görünmek her daim avantaj sağlar. Bu bakımdan ideolojik altyapısı ne olursa olsun vatandaşlar, devletlerinin sahip olduğu ve kullananlara ait olmayan sarayları, lüks araçları, gösterişleri ile gelecek adına gurur duymalıdır. Eğer kendini başka bir devlete daha yakın hissetmiyorsa tabi..
mahur mahur
Limona kadar yıldızlı artı vermek isterdim sayin yazar ama sonrası benim için pek bir şey ifade etmiyor siyasetten pek anlamam ilgimi de çekmez. Yazıyı iki kısım olarak değerlendirmek lazım.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol