budizm

taethorden
Siddhartha tam 29 sene saraydan çıkmadan çok mutlu bal börek yediği önünde yemediği arkasında bir hayat geçirmiş. Yaşlılık, ölüm, sakatlık gibi kavramları hiç bilmemiş.

İşte bu şartlarda 29 sene o sarayda yaşayan Siddartha bir gün saraydan çıkıp bilmediği dünyayı görmek tanımak ister. Saraydan ayrılır ve 6 yıl boyunca hayatın gerçeklerini arar. Acının, ölümün, yaşlılığın, hastalıkların hayatın gerçeklerinden bazıları olduğunu görür. Çileci rahiplere katılır mesela. Bir süre onlarla takılır. Çile çeker. Sonra onları reddeder. İnsanın kendine zarar vermesinde bir kurtuluş görmez. “Kendime neden zarar vereyim” der bunu manasız bulur. Açlığı tanımak ister, oruç tutar. Onu da soruların cevabı olarak görmez. Zenginliğin bu acılara bir çözüm olmadığını da görür. Mutluluk kavramını düşünür. Hep bu soruların cevaplarını arar. Sevinçli olmayı düşünür sevgiyi düşünür fakirliği düşünür. Mutluluk nedir? Bunları arar.

Sonra bir gün şu an Hindistan sınırlarındaki Bodh-Gaya adlı bir şehirdeki bir ağacın altına çöker. 7 gün orda oturur. Meditasyon yapar. Kendini dinler içini dinler insanı dinler


Siddhartha bir ağacın altında 7 gün oturuyor. 7 günlük bir meditasyon ve kendi iç sesini dinleme sürecinin ardından hayatın sırrını çözüyor ve Buddha(Aydınlanmış kişi demektir) oluyor. Ömrünün sonuna kadar bu öğretisini yaymak için diyar diyar dolaşıyor. Öğretisine de Budizm denir.

Peki kimdir bu Siddartha? Buddha ne demektir? Budizm nedir? Batı neden Budizmi anlayamaz? Yoga nedir? Doğu felsefesi nedir? Size şimdi bunları uzun bir yazıyla anlatıcam. Yazının sonunda aydınlanıcaksınız, budizmi aşağı yukarı çözmüş hale geliceksiniz.

Ağacın altından yaklaşık 30 sene geriye gidelim. Yani yaklaşık MÖ500 falan. Siddartha bir prens. Babası kral. Kast sisteminin asker ve yönetici kısmına mensup. Kral oğlunu hayatın tüm sorunlarından uzakta sarayında yaşatmış. Kendinden sonraki kral olarak yetiştirmek istemiş. Saraydan bile çıkartmamış. Onun kötülükle, sorunlarla, mutsuzlukla bozulmasını istememiş. Siddhartha tam 29 sene saraydan çıkmadan çok mutlu bal börek yediği önünde yemediği arkasında bir hayat geçirmiş. Yaşlılık, ölüm, sakatlık gibi kavramları hiç bilmemiş.

İşte bu şartlarda 29 sene o sarayda yaşayan Siddartha bir gün saraydan çıkıp bilmediği dünyayı görmek tanımak ister. Saraydan ayrılır ve 6 yıl boyunca hayatın gerçeklerini arar. Acının, ölümün, yaşlılığın, hastalıkların hayatın gerçeklerinden bazıları olduğunu görür. Çileci rahiplere katılır mesela. Bir süre onlarla takılır. Çile çeker. Sonra onları reddeder. İnsanın kendine zarar vermesinde bir kurtuluş görmez. “Kendime neden zarar vereyim” der bunu manasız bulur. Açlığı tanımak ister, oruç tutar. Onu da soruların cevabı olarak görmez. Zenginliğin bu acılara bir çözüm olmadığını da görür. Mutluluk kavramını düşünür. Hep bu soruların cevaplarını arar. Sevinçli olmayı düşünür sevgiyi düşünür fakirliği düşünür. Mutluluk nedir? Bunları arar.

Sonra bir gün şu an Hindistan sınırlarındaki Bodh-Gaya adlı bir şehirdeki bir ağacın altına çöker. 7 gün orda oturur. Meditasyon yapar. Kendini dinler içini dinler insanı dinler. Fakirler zenginlik peşinde, 1 milyonu olanlar 10 milyon peşinde fıstık gibi manken sevgilisi olanlar komşu kızının peşinde. Ve bu arayış içerisinde hiçbir zaman mutlu olamıyorlar. Hayat manasız bir yarıştır. Bunu nasıl düzeltebilirim? 7 gün sonunda bu meditasyondan uyandığında o artık Buddha'dır. Peki bu adam o ağacın altında 7 gün ne düşündü? Neyi buldu? Nedir bu hayatın sırrı ona göre.


Günümüzde Bodh-Gaya da Siddartha'nın aydınlandığı ağacın bir dalından tekrar üretilen bir ağaç bulunmaktadır ve budistlerin hac merkezidir.
Siddartha şunu söyler. “Bir olay olduğu anda iyi veya kötü o olayı herşeyiyle olduğu gibi kabul etmek kurtuluştur” der. Kendini bilmek kavramını erdem kabul eder. Mutluluğun peşinde koşmaz. Bunu yapabilmek için de kullandığı bazı meditasyon teknikleri vardır. Bun tekniklerden biri de yogadır. Yoga insanın kendini tanımasına yardımcı olan bir meditasyon çeşididir. (Yoga Siddartha'dan önce de vardı. Aslında onun bulduğu bişey değildir. Onun öğretilerine ulaşmak için kullanılması gereken bir yöntemdir. Bir nevi ibadettir.
ister bu yüzden hep doyumsuzdur. En büyük kralından en zavallı insana kadar bu böyledir. İşte Siddartha bu noktada şunu söyler. Sizler bir üzüntü yaşadığınızda ondan kurtulmak yerine onu olduğu gibi kabul ederseniz, ya da mutlu bir anınızda onun biteceği yok olacağı ihtimalini düşünmezseniz bu acılardan kurtulursunuz. Acı geldiğinde onu olduğu gibi kabul ettiğiniz an üzüntünüz sürecektir ama artık acı çekmeyeceksiniz demektir. Meditasyon bunun için vardır. Bunları yapabilirsiniz. Zordur ama yapabilirsiniz. İnsanın kendini dinlemesi mutluluk kavramını aramayı bırakması acılarını bile kendi çıkarına kullanacak hale gelmesi yani biz halk dilinde kısaca “ermesi” diyelim çok çok çok zor bişeydir ama budizme göre imkansız değildir
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol