lolita

jean baptiste de la croix
1962 yapımı amerikan-ingiliz ortak yapımı film. yönetmenliğini stanley kubrick yapmıştır. film, 1955 yılında yayınlanan vladimir nabokov'un lolita isimli kitabından uyarlanmıştır. ayrıca vladimir nabokov'un da filmin yapımında emeği geçmiştir.

filmin konusuna gelecek olursak... fransız edebiyatı profesörü humbert, abd üniversitelerinde dersler vermek üzere fransa'dan abd'ye göç etmiştir. derslere başlamadan önce elbette ki barınma sorununu çözmek zorundadır. bunun için de charlotte haze isimli bir kadının evinde bir oda kiralar ve olaylar gelişmeye başlar.

film aslında sondan başlıyor. böylece hikaye hakkında kafamızda bir çok soru işareti oluşuyor. kim bu quilty. bir adam onu neden arıyor ve neden öldürmek istiyor? bu sorularla filme başlıyoruz. quilty ismi de ilginç aslında. "guilty" (suçlu) ile bağlantılı olsa gerek. bu arada başlangıç sekansında quilty'nin piyanoda çaldığı parça chopin'ın Polonaises Op. 40 başlıklı bestesiymiş.

quilty'nin ölümünden sonra olayların nasıl geliştiğine geliyor konu. humbert-humbert isimli profesör charlotte haze'in evini görmeye geliyor ama charlotte hanım artık nasıl ateşli bir bayansa epey bedensel temas kurmaya çalışıyor humbert ile. beni en çok rahatsız eden ve geren noktalardan birisi bu oldu filmde. ben humbert olsaydım epey rahatsız hissederdim charlotte'ın bana karşı olan hareketlerinden.

sanırım humbert da rahatsız oluyor ki "ya ben bir düşüneyim sonra sizi ararım" diyor charlotte'a. ama charlotte bahçeyi gösterince orada lolita ile ilk karşılaşmasını yaşıyor humbert.

şu görüntü üzerine lolita'ya aşık oluyor ve "neyse ya ev güzelmiş kalırım ki ben burada" diyor. insan tabii "lan yaşlı başlı adamsın, kaç yaşına geldin. minicik kızdan mı tahrik oluyorsun sapık herif?" diyor. ama olan olmuş, kitap yazılmış, film çekilmiş. pek bir şey diyemiyoruz artık.

humbert'a yaşadıkları çok tatlı gelecek olmalı ki haze'lerin evinde yaşadıklarını günlüğüne sürekli kaydediyor "belki yayınlarım ileride" diye. klasik yazar kafası işte. nabokov da öyle yapıyorsa demek ki...

o kadar yakınlaşmanın ardından beklenen oluyor ve charlotte ile humbert evleniyor tabii. ama yaşadıkları bir kavga neticesinde charlotte evden kaçıyor ve araba çarpması sonucu ölüyor ki aslında humbert da tam onu öldürmeyi planlıyordu. böylece humbert en çok istediği şey olan lolita ile yakınlaşma fırsatını yakalamış oluyor ki filmin en ilgin yerleri bence bundan sonraki yerleri. ama daha fazla yazmayacağım filmin gidişatı üzerine.

bir de filmdeki bazı detaylar için romanı okumak gerekiyor sanırım. aslında sübyancılık humbert'ın huyu diye okudum bir yerlerde. yani aslında lolita'ya duyduğu aşk çocukluğunda yaşadığı aşkı hatırlatıyor falan diyorlar. romanı okumadığım için detaylarını tam bilmiyorum.

bir de quilty'nin varlığını filmin her yerinde hissediyorsunuz ki ben de ilk başta "lan bu kızın odasında neden sigara reklamı posteri var ki?" diye düşünmüştüm ama sonradan anladım olayı.


neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol