türkiye'de mizah

nushirevan
Mizah'ın sadece muhalif olmakla mümkün olduğunu zanneden, seküler ve sığ kafalı oyuncular tarafından gerçekleştirilen gülmecedir. Elbette mizah eleştirel bir dildir ve Elbette mizah muhalif olabilir. Ancak sadece muhalif mizah, mizahın kolayına kaçmaktır. Hani diyor ya şair:

"Gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen
İki kazma kürek, iki de ırgat gerek.
'Hadi gel yapalım şunu' desen
Bir Süleyman bir de Sinan gerek"

Sistemin işlemeyen çarklarını bulup, bunun üzerine oynamak kolaydır. Çünkü insanın yaratılışında esasen bu özellik vardır. Şimdi biri sizi alıp, dünyanın en iyi yağlıboya tablosunun önüne koysalar ve incelemeni söyleseler, eserin bütününe bakıp yorumlamak yerine yaklaşıp ters vurulan fırça darbeleri ile ilgilenirsiniz. Eserin sahibi dışındaki herkes için; eserdeki hata, eserin sahibi ol(a)mayanlar için birer ego tatminidir. "Güzel yapmış ama.. bak şurda bi leke var"

Hata bulmakla ilgili güzel bir örnek var:

"7 asır önce, 7 beyaz güvercin bir dağın tepesine doğru süzülerek uçtular. Uçuşu izleyen 7 adamdan biri, "7.güvercinin kanadında, küçük beyaz bir nokta gördüm" dedi. Bugün o vadideki insanlar, eskiden dağın karlı zirvesine doğru uçan 7 siyah güvercinden bahsediyorlar"

O küçücük siyah nokta, hata arayıp bulmakla övünen biz aciz mizahşörler için gerçeğin saptırılmasına ve sonunda kendi yalanımıza inanmamıza yol açtı.

Yine başka bir örnek yine Mimar Sinan'dan:

Sinan Süleymaniye'yi bitirdiğinde ahali toplanıp ustalık eserini hayranlıkla izlemektedir. Oradaki işgüzar bir çocuk "yahu sanki şu minare biraz eğri değil mi?" Diye sorar kalabalıkta. Sinan bunu duyar duymaz ustalara emreder, derhal kalın urganlarla minare tutulup tersi yönde çekilerek düzeltilecek. Ustalar bile bu saçma emir karşısında şaşar kalırlar ama Sinan bu, sözü dinlenir. Ustalar urganı minareye geçirip çekmeye başlarlar. Bir çeker iki çeker.. Sinan çocuğa "şimdi oldu mu?" diye sorar. Çocuk da "oldu ustam oldu" der. Olaydan sonra ustalar Sinan'a sorar: "aman efendim, biz bir çocuğun sözünü dikkate almanızı garipsedik ama bize asıl saçma gelen, sizin gibi büyük bir mimarın urganla minare düzeltilebileceğini düşünmesi" deyince Sinan gülümser: "ben de biliyorum usta minarenin bu şekilde düzeltilmeyeceğini. Üstelik minaremiz de dümdüzdü. Biz bunu yaparak çocuğun gözündeki eğriliği düzelttik. Eğer yapmasaydık çevresindeki kalabalık da buna inanabilirdi"

İnsanoğlu böyledir. Önüne bir şaheser bile koysan içindeki noksana, hataya dikkat kesiliverir. Turkiyedeki mizah da 100 yıldır bunu yapıyor. Algılarımız öyle kapalı ki, mizahın başka türlü yapılamayacağını da kanıksamış durumdayız. Mizah muhalif olmazsa komik olmayacağı düşüncesi, bir asırdır bizde nakış nakış işlenen bir mevzu. Karagöz Hacivat'tan, Nasreddin Hoca'ya kadar gelen kültürel bir mizah mirasımız var. Ancak yahudi carl ebert ile başlayan modern tiyatro ve sinema başta olmak üzere, sanat sektörünün her dalında ithal anlayışlar geliştirdik. Zamanla bu hezeyan öyle bir noktaya geldi ki, muhalif değilsen mizah yapamazsın. Tiyatro oynayamaz, Sanat yapamazsın. Kabul görmez çünkü.

Şu (bkz:#76289) giride, güldür güldür show ekibinin, bu kalitesiz, sığ mizah anlayışından beslendiğini ve bir ideolojik kaygı güttüğünden bahsetmiştim. Yine bir fragmana denk geldim:



Burada "batı bizi kıskanıyor" tezi üzerinden mizah yapmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Muhtemelen sunucuda da a haber'deki erkan tan'dan esinlenmişler. Buraya kadar sıkıntı yok. Zira zaten kendisi karikatür gibi bir tip. Burada yine siyasi bir amaç güdülüyor, yine muhalif kesime selam çakılıyor, bunda da sıkıntı yok. Belli ki kendi elit tabakanız dışında, sırça köşklerinizde yaşarken nasıl halktan kopuksanız, batıyı ziyaret ettiğinizde de aynı elit tabakadan aşağı inmiyor ve işi irdelemiyorsunuz. Orasını anladık. Bakın ben hep şu imrenilen Hollanda'nın vatandaşıyım. Hollanda gündemini de yakından takip ediyorum. Orada bir grup elit dışında, hayatından memnun olan ve Türkiye dendiğinde gözlerinin içi parlamayan yok ama ben şimdi bunu ispat çabasına girmeyeceğim. Diyelim ki sizin dediğiniz gibi olsun. Ülkemiz zor durumda, battık, bittik ama biz siyasi müdahelelerle "batı bizi kıskanıyor" yalanını tekrar ediyoruz. İnandırılmışız buna, böyle kabul edelim. Benim sorunum şu: peki sizin bu bizi yere gömerkenki neşenizin amacı nedir? Eleştirel mizah mı bu? Bittik, öldük, insanlar zor durumda ya? Açlıktan ölenler var değil mi ülkemde? Peki bu ölümler, bu eksikler, bu fukaralık bir gülmecenin konusu mu olmalıydı? Hakikaten orada oturup, "hahahaha hakkaten öldük bittik ama televizyonlar bunu söylemiyorlar" diye gülen adamın psikolojisini merak ediyorum. Siz nasıl bir creme de la creme sosyetesiniz de insanların içinde olduğunu düşündüğünüz bu çaresizliği mizah unsuru haline getirip ona gülebiliyorsunuz? Ama şaşırmadık değil mi? Koronanın ilk günlerinde de yaptılar bunu. Henüz milyonları bulmamışken, çinle, virüsle dalganızı geçtiniz.. Ta ki sizi bulana, annenizi babanızı, babaannenizi, amcanızı yakalayıp öldürene dek değil mi?

Türkiye'de mizah bu kadar basit olmamalı. Türkiye'de sanat bu kadar dar kalıplara sıkıştırılmamalı.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol