efkarım birikti sığmaz içime

serendipity
Biriken efkar, sonbaharın selobanttan kelepçeli yaprakları olamazdı her zaman. Bazen Urfa'nın sıra gecelerinde tavana yapışan acıdan bir tık daha acıtan bir o kadar da acıyan çiğ köfteleriydi. Bazen de sabah günaydınını doğaya sunmak üzere “merhaba sevgili gün” demek üzere açtığınız pencerede karşı komşunun çöp poşetini atarken sizin pencerenize bir kısmı takılı kalan ve henüz taze akmaya devam eden o kakalı bez poşetleriydi. Bazen de yüzde bir şarj ile en önemli işinizi ve o malum beklediğiniz telefon ve görüşmesi sonrasında “bitmesin lütfen” diye birikenlerdi.
Bir başka zaman Pınar ablanızın o saçma da olsa için de anlam barındıran ünlü müzisyen Aydın Aydın'ın değerli albümünden bir o kadar değerli parçası olan “Şıp Şıp” oluverirdi.

Yazar o kadar biriktirirdi ki selobant çürür, telefon şarjı biten telefonun ömrü sonlanıp, bebeklerin kakalı bezleri daha da kokulu vaziyet halini alırdı. O efkar öyle bir hal alır ki Aydın Aydın şıp şıp bile diyemez hale gelirdi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol