imkansız aşkların şairinden bir imkansız aşk şiiri.
hikayesini şöyle anlatmıştır attila ilhan;
''...maria missakian olur, maria missakian türkiyeden gitme bir ermeni ailesinin kızı. vaktiyle oraya gitmişler fransız doğmuş kız fakat türkiye diye ölüyor. hep ailesinden türkiye dinlemiş mütemadiyen hayatı boyunca. bana diyor ki ''beni al götür'' getiremiyorum çünkü burdan nansen pasaportu ile gitmişler, normal pasaportla gitmemişler. bizimkiler almıyorlar içeriye, onlar kızı oraya almıyorlar ben oraya gidip yerleşemiyorum...''
kaynak:
https://www.youtube.com/watch?v=r9VCj0FauP0 "yüksekkaldırım'da bir akşam
maria missakian'ı düşündüm
eğer kendimi bıraksam
yağmur olabilirdim yağardım
kasımda bir çınar olurdum
yaprak yaprak dökülürdüm
kalbimi sıkı tutmasam
döküp saçıp boşaltsam
içimde yükselen şiiri
kaldırımlara döküp harcasam
gözleri balıkçıl gözleri
dudaklarında tutup rüzgarı
maria missakian adında biri
gelse göğsüne kapansam
gece gölgesine sokulsam
gökyüzünde bulutlar büyüseler
yağmuru dinlesem anlatsam
şimşekler kırılıp dökülseler
bizi sokaklarda bıraksalar
leylekler üşüyüp gitseler
dönüp arkalarına bakmadan
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris'te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i
sana kaçmayı tasarlar her akşam."