yurtdışı anıları

nushirevan
Belçika'da küçük bir banliyö kasabası olan Berchem'de kalıyorum. Prosedür gereği, belediyeden oturum alabilmek için kiraladığım evde polisin denetleme yapması lazım. Tam da ramazan ayı, orucum. Emirdağ'lılar Kıraathanesi (Afyon) gördüm. İçeri girip selam verdim, selamımı kimse almadı. Bir anlam veremedim. Gayet kibar bir dille polis istasyonunun adresini sordum. Yine kimse cevap vermedi. Doğrudan çay ocağına gidip elemana sordum bu defa. Hatta yanlış anlaşılma olmasın diye de "oturum için beklediğimi" de ayrıca belirttim. Cevap "git burdan kardeşim, burası Emirdağ'lıların" oldu. Yine anlam veremedim ama "tamam ya işte ben de türküm, bir yardımcı olun şu karakol nerede tarif edin de gidip kendimi kaydettireyim" dedim. Yok dedi, olmaz dedi, git dedi sadece. Zaten orucun son demleri, dedim ki "ne yapayım polisle görüşmek için camı çerçeveyi mi indiriyim burda?" Doğal olarak ahali ayaklandı ve çizgi filmlerde görebileceğiniz bir şekilde kapı dışarı edildim. Kendimi sokakta kaldırımda buldum. İki ayak yanaştı. Kafamı bi kaldırdım 80-90 yaşlarında yaşlı bir kadın. Belçika'da konuşulan dil ya fransızcadır, ya da hollandaca. Her iki dilde soru soruyor bana. Bende de hollandaca çat pat ama ingilizce deniz derya. Döndüm dedim ki "polis istasyonunu arıyorum ancak adresi bilmiyorum, kimse yardım etmedi" Kadın kahvenin içine tiksinir bir şekilde baktı, döndü bana ingilizce "beni takip et seni götüreyim" dedi. Meğer bu fransızca hocasıymış, ingilizceyi de bu yüzden biliyor. Neyse efendim karakola geldik, teşekkür ettik ayrıldık. İftar zamanı çoktan gelmiş ama boğazımdan bi gram su geçmemiş. Zaten dayakvari bir şey yemişim, sokaklara düşmüşüm. Üstüne bir de 2 kilometrelik yolu kaplumbağa hızında gelmişim perişanım. Derin bir nefes alıp içeri girdim ve dedektifi sordum. "Mesai bitti beyfandi.." tarzı bir cevap aldım. Oysa dedektifin bana zaten mesai dışında randevu vermiş olduğunu kendisine kağıt üstünde gösterdim. "Üff püff" ede ede telefonla çağırdı. Üst kattan biri indi hollandaca "mesai bitti ne çağırıyon?" diye kızı fırçalıyor. Döndü bana bir şeyler höykürdü. Ben yine ingilizce randevumuzu hatırlattım ve kendisinin neden gelmediği ile ilgilenmedigimi, sadece prosedürün tamamlanmasını istediğimi söyledim. "Hoop!" dedi, "burası londra mı? ingilizce konuşuyorsun?" dedi. Nevrim dönmüş zaten, "e peki burası amsterdam mı sen hollandaca konuşuyon dingil?!" dedim. "Dingil"i türkçe söyledim bgv Tabi dedektifle ben birbirimize horozlanıyoruz. O "olm bak git" diyor ben de "rozetini çıkar dışarı gel" diyorum. Sesim yükseldi diye mi "dingil"i mi duydu noldu bi türk polis memuru indi araya girdi. İlgili dedektifin alkolik olduğu için resmi uzaklaştırma aldığını söyledi. Buna rağmen, bedava bira olduğu için karakoldaymış dingil.. "Dosyamla ilgilenen dedektifi değiştirin" dedim, sağolsun türk polis hemen değiştirtti. Yarım saat sonra da bir başka dedektif gelip kira kontratımı filan denetledi. Yanında da türk polis var. Ama bi baktım, o sevecen hümanist polis gitmiş yerine sanki duvar gibi bir adam gelmiş. Göz teması kurmuyor, selam almıyor.. Dedim ki "herhalde dedektifin yanında 'türk türkü koruyor' denmesin diye böyle yapıyor"

Meğerse o da Emirdağ'lıymış. Mahalleye girince benim olayı öğrenip bana karşı tavır almış.

Bu olay yüzünden Afyon Emirdağ'lılardan hiç hazzetmedim. Neden sonra Belçika'dan ayrılma kararı aldım. Giderken herkesle helalleşeyim dedim. Elbette Emirdağ'lılar Kıraathanesi'nden dayak yemeden gitmek olmaz dedim bgv İçeri girdim ve ahaliye gittiğimi, yanlışım varsa özür dilediğimi ve herkesle helalleşmek istediğimi "istemeye istemeye" söyledim. Plot twist derler ya hani, herkes kalktı yerinden bir ilgilendiler, kahveler kurabiyeler, ikramlar, aman efendimler, canım ciğerimler.. "Herhalde bunlar yine dayak atacak, tadına varıyorlar" dedim ama işin aslı öyle değilmiş. 2 yıl nefret ettiğim Afyon Emirdağ halkı beni öyle bir yanılttı ki, yediğim dayağı da helali hoş ettim.

Meğer benim bir türk vatandaşından kiraladığım daire, daha önce dağdan gelen pkk'lılar için bir sığınak gibi bir şeymiş. Hatta ev sahibi tc vatandaşı şerefsiz de, dağ kadrosunun avrupaya geldikten sonra tutunmaları için kol kanat geriyormuş bu hainlere.. Türkiye sınırötesi operasyonlar yapınca, teröristler avrupaya gelemez olmuş. Bizim ev sahibi de "ev boş kalmasın" diye beni almış eve. Tabi Afyon Emirdağ'lılar milliyetçi adamlar. Benim gibi esmer, kavruk adamı görünce terörist sanmışlar. Tabi bu hainlere yağmurlu havada su yok. Üstüne bi de karakolu soruyorum, bunlar "la bu hainler buradaki karakola da mı saldıracak?" diye ses çıkarmamışlar. O günkü gariplik ondanmış.

Neden sonra kendimi ve dünya görüşümü paylaştım da ev sahibinin durumundan habersiz olduğumu da anladılar. Tren istasyonuna kadar eşlik ettiler. Helalleştik.

Sen de hakkını helal et Emirdağ.. Büyüksün.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol