confessions

bilgi bilen ile var

3. nesil Yazar - - Yazar -

  1. toplam entry 13
  2. takipçi 0
  3. puan 0

yusuf suresi 38. ayet

bilgi bilen ile var
i̇nsanların allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmalarının mümkün olmadığını gösteren ayet:

“atalarım ibrahim, ishak ve yakub'un dinine uydum. bizim, allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz (ma kane, imkanın tersi) . bu, bize ve insanlara allah'ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.” yusuf-38

tağut

bilgi bilen ile var
inkar edilmesi gereken.

"dinde zorlama yoktur. çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. o hâlde, kim tâğûtu tanımayıp (inkar eder-yekfür) allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." bakara-256

allah'ı inkar eden birine "allah var mı?" diye sorduğunuzda "yok." der. tağut'u inkar eden birine "tağut var mı?" diye sorduğunuzda da aynı cevabı alırsınız. eğer hala "tağut var." diyorsanız mesajı tam olarak anlamamışsınız, sözün en güzeline uymamışsınız demektir.

“atalarım ibrahim, ishak ve yakub'un dinine uydum. bizim, allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz (ma kane, imkanın tersi) . bu, bize ve insanlara allah'ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.” yusuf-38

asıl medrese-i yusufiye'den çıkarılacak ders şudur ki insanın allah'a herhangi bir şeyi ortak koşması mümkün değildir.

kur'an her seviyeye göre farklı dersler veren bir öğretmenin kitabıdır. bir taraftan allah'a ortak koşabileceğini sananlara, allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz der (nisa-48), diğer taraftan elçi yusuf üzerinden allah'a ortak koşmanın mümkün olmadığını öğretir. bir taraftan tağut kulluk etmekten kaçınıp allah'a yönelenleri müjdeler (zümer-17), diğer taraftan tağut'u inkar edip allah'a inananların kopmak bilmeyen bir kulba yapıştığını müjdeler (bakara-256) .

zaten allah'tan başka ilah, kendisine ibadet edilen olmadığından allah'ın ortağı olması da tağut'a kulluk etmek de imkansızdır.

theaetetus

bilgi bilen ile var
sokrates'ın theaetetus adlı gençle bilginin tanımı hakkındaki diyaloglarını konu alan platon eseri.
çağdaş epistemoloji literatüründe geleneksel bilgi tanımı olarak kabul edilen "gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir." tanımı bu eserde yer alır.
eserde doğru inanç tanımına yapılan itiraz incelenmeye değer: bir hakim suçsuz bir zanlıyı bir avukatın yalana dayanan savunmasına kanarak suçsuz kabul ettiğinde o hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. sokrates'a göre bu durumda hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğuna inanıyordur ve bu inancı doğru inançtır ama aynı hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. dolayısıyla her doğru inanç bilgi olmadığından bilgiye doğru inanç denemez.
bu iddianın doğruluğu doğru inançtan anlaşılan şeye göre değişir. hakimin suçsuz kişinin suçsuzluğuna olan inancı, hakim o kişinin suçsuzluğundan emin olmadan doğru inanç kabul edilebilir mi, tartışılır.

almanya anayasası

bilgi bilen ile var
"tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğunun bilincinde olan,
birleşmiş bir avrupa'nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak,
dünya barışına hizmet etmek emeliyle beslenerek özgür iradesiyle
hareket eden alman milleti, kendi anayasa yapma yetkisine
dayanarak, işbu anayasayı kabul etmiştir." şeklinde bir girişe sahip anayasadır.

epistemoloji

bilgi bilen ile var
bilginin ne olduğuyla, yani bilgi tanımıyla ilgili bilim dalı.
edmund gettier'in ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?'' adlı makalesinde çağdaş epistemoloji literatüründe geleneksel bilgi tanımı kabul edilen ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itiraz çağdaş epistemoloji'deki tartışmaların odak noktasıdır. gettier'in ilgili tanıma yaptığı itiraz, platon'un theaetetus eserinde sokrates'ın doğru inanç tanımına yaptığı itiraza benzemektedir:
bir hakim suçsuz bir zanlıyı bir avukatın yalana dayanan savunmasına kanarak suçsuz kabul ettiğinde o hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. sokrates'a göre bu durumda hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğuna inanıyordur ve bu inancı doğru inançtır ama aynı hakim suçsuz kişinin suçsuz olduğunu bilmiyordur. dolayısıyla her doğru inanç bilgi olmadığından bilgiye doğru inanç denemez.
ancak, william kingdon clifford'un ''bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.'' sözü dikkate alınarak doğru inancın doğruluğuna yeni bir özellik kazandırıldığında, yani; doğru inanç, bir önermeye yeterli delile dayanarak inanma olarak tanımlandığında sokrates'ın ''doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan ve gettier'in geleneksel bilgi tanımına yaptığı itirazdan etkilenmeyen bir ''doğru inanç bilgidir.'' tanımı elde etmek mümkün. çünkü söz konusu örnekte hakim yetersiz delile dayanarak suçsuz zanlının suçsuz olduğuna inanmaktadır. aynı durum gettier örneklerinde de geçerlidir.

rene descartes

bilgi bilen ile var
son şüphe bükücü! kendi varlığını düşünmesine dayandırmayan düşünür.
bahsi geçen konunun yer aldığı eserin adı meditasyonlar'dır. (bkz:meditasyonlar)
descartes'ın bu eserinde düşünce basamakları ile tanrı'nın varlığını ispatlar.
ünlü sözü ''düşünüyorum öyleyse varım.'' deyişini ilk basamaklarda doğru kabul etse de kusursuzluk fikrini insanlara veren kusursuz bir tanrı'nın varlığını ispatladıktan sonra kendi varlığını tanrı'nın varlığına dayandırır.

meditasyonlar

bilgi bilen ile var
descartes'ın, her şeyden şüphe ederek başlayıp, basamaklar halinde, kusursuz bir tanrı'nın varlığını kusursuzluk fikrinin varlığından hareketle ispatladığı eserin adı. ünlü ''düşünüyorum öyleyse varım.'' sözü bu eserde geçmektedir. descartes'ın nihai görüşü bu söz değildir.

ayet-el kürsi

bilgi bilen ile var
doğruluğun sapıklıktan açıkça ayrıldığı ayettir. kürsi ayeti demektir. daha anlaşılır ifadeyle; taht işareti demektir.
''...o'nun tahtı gökleri ve yeri çevreler ve onları muhafaza etmek o'na zor gelmez ve o yüce'dir, büyük'tür.'' (bakara-255) kısmından hareketle bu adı almıştır. bu bölümde tanrı'nın yüceliğinin, büyüklüğünün, tekliğinin işaretleri vardır. örneğin; tahtı gökleri ve yeri çevreleyen iki tanrı olması imkansızdır. yine tahtı gökleri ve yeri çevreleyen yüce'dir, büyük'tür. burada bahsedilen yücelik ve büyüklük mutlak yücelik ve mutlak büyüklüktür. gökleri ve yeri muhafaza etmek o'na zor gelmez çünkü tahtının üstünde mutlak yüce, mutlak büyük ve mutlak tek olan o vardır. bu ayetten bir sonraki ayette ''dinde zorlama yoktur. doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. artık kim sahte tanrıları (ya da tağut'u inkar eder) reddeder de allah'a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. allah her şeyi işitir ve bilir.'' (bakara-256) ifadeleri yer alır ki allah'ın tekliğinden, yüceliğinden, büyüklüğünden bahsedildikten sonra böyle bir ayet gelmesi anlamlıdır.

şirk

bilgi bilen ile var
zandır.
kur'an'da elçi yusuf'un şöyle söylediği nakledilir: "ve atalarım ibrahim, ishak ve ya´kub´un dinine uydum. bizim allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. bu, allah´ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler." (elmalılı, sadeleştirilmiş) (yusuf-38)
müşrikler herhangi bir şeyi allah'a ortak koştuklarını zannedenlerdir. allah'tan başka ilah olmadığından, allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmak gerçekte mümkün değildir; allah'ın eşi, benzeri ve ortağı yoktur.

allah

bilgi bilen ile var
"1.) doğru hüküm vardır.
2.) bilgi, doğru hükümdür.
3.) bilgi, bilen'e muhtaçtır.
4.) bilen vardır.
5.) bilgi, bilen'in bilmesiyle var edilir: bilen, bilgiyi var edendir. bilgi, bilen tarafından sürekli var edildiğine göre; bilen, var eden'dir.
6.) bilen ve var eden, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
7.) sadece bilgisi her şeyi çevreleyen, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
8.) bilgisi her şeyi çevreleyenin bilgisi, gökleri ve yeri de çevreler.
9.) bilgi; bilen'in tahtıdır.
10.) tahtı, gökleri ve yeri çevreleyen -şüphesiz- en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
11.) bilen ve var eden; en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
12.) en büyük, en yüce ve tek olan -şüphesiz- tek tanrı'dır, allah'tır. "
şeklindeki ispattan da anlaşılacağı üzere kendinden başka ilah olmayandır.

bilgi

bilgi bilen ile var
doğru inançtır.
william kingdon clifford'un ''bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.'' sözü dikkate alınarak doğru inancın doğruluğuna ahlaki bir özellik verildiğinde, yani; doğru inanç, bir önermeye yeterli delile dayanarak inanma olarak tanımlandığında sokrates'ın ''doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan ve edmund gettier'in ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan etkilenmeyen bir ''doğru inanç bilgidir.'' tanımı elde edilir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol