türkiye'den bilim insanı çıkmamasının sebebi

nushirevan
Tarihi şartlardır.

Osmanlı'da bilim adamları ilim ve fende mahir yetiştirilirdi. Bilim bir dil olsa; Matematik, Fizik, kimya, tıp ve hatta müziği anadili gibi konuşabilecek İbni Sina, aynı zamanda 10 yaşından beri Kuran hafızı ve islam filozofudur mesela..

Yavuz Sultan Selim; Mısır'ı fethedip, kutsal emanetleri İstanbul'a getirince, halife ünvanı ile bölgenin en büyük islam alimlerini de davet etti. Böylece İstanbul, medeniyetin islamla en büyük kucaklaşmasına şahitlik edecekti. Osmanlı'nın en büyük padişahlarından biri olan Yavuz, Devlet-i ali'nin sonunu hazırladığının da farkında değildi.

Arap yarım adasındaki islam alimleri Eşari, Anadolu alimleri Maturidi'ydi.

Özetle:

Eşari görüş; müslümanın dünya hayatına %10, ahiret hayatına %90 değer biçmesi gerektiğini savunur.

Maturudi'lerde bu oran %50-%50 dir. Bu yüzden de bilimsel ilerleme devam etmektedir de zaten.

Ancak Tebe-i Tabiyyun (Peygamberden bizzat ders alanlardan ders alanlar) 'dan olan arap alimler, İstanbul'da daha çok hürmet görmeye başlayınca, Maturidi inanç gerilemeye başlamıştır. Alimler, günün çoğu saatini araştırma yapmaları gerekirken, ibadet ve taate ayırdıklarından bilimsel inovasyon neredeyse yok olmaya başlamıştır.

Yıllar böyle devam etmiş, kimi idareler bunu düzeltmeye çalışmışsa da kimileri daha da kötüye gitmesini sağlamışlardır.

Cumhuriyet döneminde arap alfabesi yerine latin alfabesine de geçilince, var olan tüm tarihi bilinç ve zenginlik tozlu sayfalara karışmıştır.

11.yüzyılda yazılan İbn-i Sina'nın şifa kitabı, bugün dünyanın en saygın üniversitelerinde okutulur. Bizim önümüze şimdi orjinalini koysalar, öylece bakar kalırız :(
kerim
Beyin göçü kavramını ilk duyduğumda bunun neden ülkemize olumsuz etkileri olduğunu, kalanların bu boşluğu neden dolduramadığı gibi sorular zihnimi epeyce meşgul ederdi.
Kendisini geliştirmek ve daha iyi şartlarda yaşayıp çok gelir elde etmek için eskiden ABD veya Batı'ya göç eden nitelikli insanlara saygı duymakla birlikte bugün ülkemizde Beyin Göçü için yeterli neden olmadığını düşünüyorum. Çünkü bugün araştıran, geliştiren ve üreten Bilim İnsanlarına fırsat ve imkân tanınmakta ve devletimiz her konuda destek olmaktadır…
Bizim konumuz ise kendisi ülkemizde oksijen teneffüs etmeye devam edip de beynini yabancı ülkelere mülteci bırakmış insanlarla birlikte az gelişmiş beynini de yanına alıp giden/kaçan hainlerdir. Bunun yanında burada yaşayıp da beynini ABD, Avrupa ya da diğer Batılı güçlere emanet edip olanca ağırlığını ülkemizde bırakmış zevattan bahsediyorum. Çünkü bunlar bize ve ülkemize aidiyet hissetmeyip hep yabancı kaldılar. Her zaman bizimle ilgili düşünceleri Batılı düşünür, medya ve kültürünün gözünden oluşmuş olup asla yerli bir bakış açısı kazanmış değillerdir.
Bugün ülkemizdeki demokratikleşme ve millet iradesinin pekiştiği bir ortamı hazmetmekte güçlük çeken insanların sanki kendinde bir keramet varmış gibi ülkeyi terk etmekten bahsetmesi de az gelişmiş beyin göçü olarak değerlendirilebilir. Müslüman bir toplum olduğumuzu kabullenmekte güçlük çeken bu insanlar her fırsatta “bu ülkede yaşanmaz” derler ve hemen bir Avrupa ülkesini örnek gösterirler. Üstad Cemil Meriç'in bir sözü aklıma geldi şimdi! Demek ki az gelişmiş beyin modeli yeni değil eski bir model ki daha o zamanlar üstad bu konuda gerekeni söyleyerek çok önemli bir teşhis yapmıştır:
“Her dudakta aynı rezil şikâyet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lâğım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikâyetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.Türk aydını, Kitâb-ı Mukaddes'in Serseri Yahudisi... Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kabil kompleksi.
Kabil kompleksiyle Meriç, kendinden daha iyi, başarılı olana tahammül edememenin verdiği hazımsızlıkla işlediği cinayeti unutmak için vaka mahallinden uzaklaşan, vicdanın sesini yad ellerde unutmağa çalışan bedbahtın karanlık ve günahkar duygularını anlatırken Serseri Yahudi ile de sandallarını tamir ettirmek isteyen Hz. İsa'yı tanımayıp kovan ve Tanrı'nın gazabına uğrayarak kıyamete kadar dolaşmağa mahkûm edilen ayakkabı tamircisi Yahudi'yi anlatır. Bu Yahudi bir felaket taşıyıcısıdır ve uğradığı her ülkede veba çıkar. (Bu Ülke, Cemil Meriç)
Beyin göçü denince bir anlam karmaşasından bilgi kirliliğine hatta hasbel kader ülkemizden göçen herkesin kendinde bir keramet arayıp ülkenin zor durumda kaldığını düşünmesine kadar bir sürü soru karşımıza çıkmaktadır! Batının maddi anlamda bizden ileride olduğunu kabul etmekle beraber bu zevat, bizdeki olumlu gelişmeleri hep küçümserler ve asla tatmin olmazlar. Onlar için Nietzsche'nin dediği Muhyiddin-i Arabi'nin sözlerinden daha değerlidir. Kendisi bu ülkede kalıp da beyni mülteci olanlar için ne söylesek azdır!
Çocuklarımız için de aynı şekilde yıllarca Batılı değer yargıları ile büyütüp yetiştirmekle ilgili popüler bir kültür baskısı oldu. Bireyselleşme ve özgürleşme baskısı bulaşıcı bir hastalık gibi toplumumuza sirayet etmişti. Oysa çocuklarda gelişim ihtiyaçlarının üzerindeki özgürlük onları yalnızlaştırır ve mutlu etmez…
Bugün artık kendimizle, tarihimizle, mirasımızla barıştığımız ve kendimizle yüzleşmeye başladığımız bir dönemin içindeyiz. Elbette sorunlarımız var, elbette kendimiz olmanın bir bedeli olacaktır. Ya onların istediği gibi yaşayıp kendimiz olamadığımız gibi onlar gibi de olamayacağız ya da milletçe mutlu ve başarılı olmak istiyorsak kendimiz olacağız.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol