masal

tdk beyi
Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen, olağan dışı olayları anlatan hikâye
nushirevan
her akşam kızlarıma anlattığım çocuk hikayeleri. yalnız öyle sıradan masallar olmuyor benimkiler, çocuklar da şaşırıp kalıyor. Anlatayım bi tane mesela:

Evvel zaman içinde bi kedi varmış. Bigün yüksek bi yerden atlamış ve ayağını kırmış. Bu kez evine gidememiş. Oradan geçmekte olan bir kaplumbağa kediye yardım teklif etmiş:

"istersen sırtıma bin seni evine kadar bırakayım kedi kardeş" demiş.

Kedi:
"teşekkür ederim kaplumbağa kardeş, zahmet olucak, teşekkür ederim" deyip kaplumbağanın sırtına çıkmış.

Çıkmış ama kaplumbağa da çok yavaş ilerliyormuş. Kedi:

"hadi ama kaplumbağa biraz daha hızlanamaz mısın?" demiş.

Kaplumbağa yoldan gözlerini ayırmadan cevap vermiş:

"kusura bakma kedi, ben bir kaplumbağayım, hızım bu kadar" demiş. Kedi üç-beş üf püf ettikten sonra yine seslenmiş:

"hadi leeeen biraz hızlan ama bu ne yaaaa" demiş.

Kaplumbağa:

"bizde böyle kardeş. daha hızlı gitmem mümkün değil" demiş.

Biraz sonra kedi yine sızlanmış:

"hadi ama yaaaa bu kadar da yavaş gidilmez yıaaaa" demiş.

Kaplumbağa dönmüş kediye şöyle bi bakmış:

"in la aşşağa.. in! in aşşaa! sövücem şimdi haaa" demiiiiiiiş.

Gökten üç elma düşmüş. Birinin kilosunu 2 liradan satmışlar. Birini yerden kaldıran olmamış kurt girmiş. Sonuncusunu da kimse almak istememiş çünkü yeşil elmaymış, kırmızı olsaymış annen alırmış..

Iyi geceleeer...
mavikaranlik
zeki müren'in kahır mektubu isimli parçasından sonraki en uzun 2. şarkısıdır. 24 dakikalık bir ziyafet sunar. aynı ismi taşıyan bir albümünün özel parçasıdır.



Ben de küçükken herkes gibi masal dinler,masal masal dolanırdım.
Her masal dinlediğimde,masal olacağım sanırdım.
Günün birinde kimse bana masal anlatmayacak zanneder,
Üzülür, kahrolurdum
Heyhat, gel gör ki her önüme çıkan hala masal anlatıyor bana
Artık masal dinlemek istemiyorum kimseden
Bir varmış, bir yokmuş diye
Kendimi, aşkımı anlatmak istiyorum sana masal yerine

Evvel zaman içinde
Gönlüm duman içinde
Hem sevip hem sevilmek
Eski masal içinde

Kederle neşenin dostluk kurduğu
Siyahla beyazın pembe olduğu
Dertlerin bittiği aşkın dolduğu
Bir masal getirdim bu gece sana
İster ellerimi tutarak dinle
İster gözlerini yumarak dinle
Bırak dertler mazide kalsın
Getir mutluluğu kendi elinle

Perdenin ardına saklanma artık
Mutluluk dersem çık, dert dersem çıkma
Ne az git, ne uz git, bekletmeden gel
Kurduğum sarayı görmeden yıkma

Sensizlik saçlarıma düşürdü hatıralar kışını
Hayat sahnesinde tek başıma bekliyorum alkışımı

Biz görmeden sevdik birbirimizi
Biri bize aynı masalı, yalanı anlatmış
Bizi bizden ayrı tutmuş yıllarca
Kader bu aşka biraz neşe, biraz keder, gözyaşı katmış

Hasretim dağlarken
Ümidim çağlarken
Ağlarım yıllarca, gel
Hislerim yoruldu
Umudum kırıldı
Gözyaşım duruldu, gel,

Dertsiz girdim dertli çıktım
Dost sandığım meyhaneden
Yarınlara ümitlerle
Ben bakmaya korkuyorum

Ne çektimse senden çektim yakacağım şu kalbimi
İçimde sen varsın diye ben yakmaya korkuyorum

Ne hoş rüyam ne boş hülyam bana tek dost kendi dünyam
İçimde sen varsın diye ben çıkmaya korkuyorum

Bıktım sana gidip bana gelmekten
Ben de dünya gibi dönüyor muyum?
Bir gözümde neşe, bir gözümde yaş,
Ben ağlıyor muyum gülüyor muyum?
Ağlıyor muyum, gülüyor muyum?

Ne güzel giderken kendi yoluma
Dost diye diye takıldım senin koluna
Sağına soluna bak deme bana
Sanki ben önümü görüyor muyum?

Bütün yıllarımı dizdim önüme
Bir yol arıyorum garip gönlüme
Kırarsam kalbini ne oldu deme
Ben ne yaptığımı biliyor muyum?
Ben ağlıyor muyum gülüyor muyum?

Uykusuz gönlüme masal anlatma ruhumu karartan sen değil misin?
Bana kaderimde günah aratma günahı yaratan sen değil misin?

Bir yıldız kayınca karanlıklara
Bir yaprak düşünce boş sokaklara
Yaşlarım akınca yanaklarına
Kapıyı kapatan sen değil misin?

Beni akşamlarla yollara atan
Beni rüzgarların önüne katan
Beni kadehlere bir köle yapan
Her gece ağlatan sen değil misin?

Ne umdum ne buldum ben bu sevgiden artık bu sayfayı kapıyorum ben
Utanmamak için dosttan düşmandan, yaşıyormuş gibi yapıyorum ben

Dertlerim dertleri söker diyerek
Seni kadehlerden her an içerek
Şarkı söyleyerek, gülümseyerek yaşıyormuş gibi yapıyorum ben

Beklerken aşkının sıcak yelini
Tuttum yalnızlığın soğuk elini
Şarkılar içinde her gece seni anıyor, ağlıyorum ben

Masalım acıysa, tadını sen koy
Sana olan tutkumun adını sen koy
Bir garip duygu var bugün içimde
Aşk mıdır, dert midir, adını sen koy

Ömrüm yarım kaldı bir masal gibi gel tamamla bu masalı sevgilim
Onlar ermiş muradına desinler bu dünyada biraz da biz gülelim
Her şeyimsin benim son şansımsın benim
Kaderimi çizen tek aşkımsın benim
Bir varmışı bırak
Bir yokmuş gitsin,
Hadi gel, bu masal seninle bitsin
mahur
Bir zamanlar, Ekranlar çıkmadan önceki insanların en büyük eğlencesiydi masallar. Biz bu zamanları az buçuk yakalayan çocuklardık. Büyüklerimiz bize masallar anlatırken hayallerde kaybolur giderdik. Aşağıda paylaşacağım masal anneannemin bize anlattığı bir masal. daha çocukken not defterime kaydetmisim ki suan paylaşabiliyorum ve o kadar pişman oluyorum ki niye daha fazlasını yazmamışım diye...

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken develer tellal, pireler berber iken ülkenin birinde ihtiyar bir çiftçi varmis. Bu ihtiyar adam ölmeden önce oğluna vasiyet etmiş: Sen, sen ol çocuğum sakın bir kösenin değirmeninde buğdaylarını öğütme, demiş. Çiftçinin oğlu buğdayları ekmiş, büyütmüş, sonunda hasat yapmış. Buğdayları öğütme işine sıra gelince değirmen aramaya koyulmuş. Bir değirmene girip sahibinin köse olduğunu görünce babasının öğüdü hemen aklına gelmiş. Oradan ayrılmış hemen başka bir değirmen bulmak için. Birçok değirmene gitmiş ama hiç köse olmayan bir degirmenciye rast gelmemiş. en son değirmende artık pes etmiş ve ne olursa olsun artık buğdaylarını öğütmeye karar vermiş. Köse hemen buğdayları öğütmüş. Çiftçinin oğlu ücretim nedir diye sormus: kösede demiş ki ben ücretle çalışmam şimdi ikimizde bir masal anlatacağız hangimizin masalı güzel olursa unlarda onun olur demiş. Oğlan tabiki anlamış hemen babasının neden köselere buğdaylarını öğütmemesi gerektiğini. Köse kendine göre anlatmış bir masal. Sonra oğlana sıra gelmiş ve başlamış anlatmaya; benim bir arım vardır. Öküzlerimin yanına koşa koşa boynunda bir yara çıktı. Sordum soruşturdum ne iyi gelir nasıl geçiririm yarasını diye. Ceviz yaprağını sür dediler. Dedikleri gibi yaptım arımın boynunda bir ceviz ağacı çıktı. Bu ceviz ağacını çocuklar taşlaya taşlaya, ceviz ağacının altı tarla oldu. Bende buraya buğday ektim. Buğdaylar büyüyüp, olgunlaştı. Hasada sıra geldi. Tam aldım elime bir orak, başladım hasada. Birde ne göreyim karşımda bir tilki. Orak tilkinin kuyruğuna takıldı. Tilki kaçtı, orak biçti tüm tarlayı. Sonra tilkiden bir mektup düştü. Mektupta diyor ki köse çok bilmesin buğdaylar benimdir.
2
nurse nurse
Varsa başka masal okumak isterim, paylaşın bizimle bol bol sevgiler
mahur mahur
Keşke olsada yazsam :)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol