toplumun, toplum olma bilincinin olmazsa olmazıdır. adaletin olmadığı yerde, toplumsal sınıfların çökmesi ve burjuvaların lehine gelişmesi çok muhtemeldir.
adalet
adalet sadece kadın ismi olarak kalmamalı, ya da saray isimleri olmaktan çıkmalıdır.
HEPİMİZİN mutlak ihtiyacı.
Türkiye'de bulunmayan kavramdır.
İslam dinine göre ahiret inancı bulunan kişilerin yeryüzünde bulamadıkları “hak” kavramını mizan yoluyla alacağı kavramdır.
ADALET ten Feto yapılan ması temizlenmelidir. Temizlenmedikçe Adalet Tecelli etmeyecek tir
YAGITAY'DAN VİCDANSIZ KARAR!
Velayeti kendisinde olan ancak çocuğuna 13 yıl boyunca hiçbir maddi destek vermeyen baba, Yerel mahkeme tarafından geriye dönük nafaka ödetilmeye mahkum edildi. Zaten olması gerekende buydu...
Lakin sorumsuz babanın davasını inceleyen vicdansız Yargıtay, annenin 13 yıl boyunca çocuğunun tüm bakımlarını üstlenmesini 'ahlaki ödev' olarak niteleyip kadının çocuğa yönelik nafaka talebini reddetti.
Elbette böyle vicdansız bir kararı kabul etmek, ahlak sahibi hiç bir insanın işi olmaz. Zira bir çocuğun zaruri olan tüm masrafları babaya aittir. Yani kadının sırtına, bırakın çocuğunun geçimini, kendi geçimi dâhi yüklenemez.
Hem bu durum; adâletin, vicdanın ve ahlakın hakiki kaynağı olan İslam'ın açık bir gereğidir. Yani kadın hiç bir şekilde kendini veya çocuklarını geçindirmeye zorlanamaz!
Ama şuda var ki, İslam'a göre aynı kadın çocuk haricinde kendi şahsına nafaka isteyemez. Zira o kadının geçimi, artık onun için yabancı olan eski kocasına yıkılamaz. İslam'a göre o kadının geçimi, başta babası olmak üzere yakın(kardeş, amca,dayı vb.) erkek akrabalarına düşer.
İşin en acı yanı ise, vicdan ve hukuk dışı olan bu kararı Yargıtay'ın oy birliği ile almış olmasıdır.
#horasan
YAGITAY'DAN VİCDANSIZ KARAR!
Velayeti kendisinde olan ancak çocuğuna 13 yıl boyunca hiçbir maddi destek vermeyen baba, Yerel mahkeme tarafından geriye dönük nafaka ödetilmeye mahkum edildi. Zaten olması gerekende buydu...
Lakin sorumsuz babanın davasını inceleyen vicdansız Yargıtay, annenin 13 yıl boyunca çocuğunun tüm bakımlarını üstlenmesini 'ahlaki ödev' olarak niteleyip kadının çocuğa yönelik nafaka talebini reddetti.
Elbette böyle vicdansız bir kararı kabul etmek, ahlak sahibi hiç bir insanın işi olmaz. Zira bir çocuğun zaruri olan tüm masrafları babaya aittir. Yani kadının sırtına, bırakın çocuğunun geçimini, kendi geçimi dâhi yüklenemez.
Hem bu durum; adâletin, vicdanın ve ahlakın hakiki kaynağı olan İslam'ın açık bir gereğidir. Yani kadın hiç bir şekilde kendini veya çocuklarını geçindirmeye zorlanamaz!
Ama şuda var ki, İslam'a göre aynı kadın çocuk haricinde kendi şahsına nafaka isteyemez. Zira o kadının geçimi, artık onun için yabancı olan eski kocasına yıkılamaz. İslam'a göre o kadının geçimi, başta babası olmak üzere yakın(kardeş, amca,dayı vb.) erkek akrabalarına düşer.
İşin en acı yanı ise, vicdan ve hukuk dışı olan bu kararı Yargıtay'ın oy birliği ile almış olmasıdır.
#horasan
Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır.
"Allah adalet ve ihsanı emreder" ayetinde adaletin yanında "ihsan"ın kullanılmasındaki sebep bu olabilir.
Zira "ihsan" iyilik etmek anlamına geldiği kadar, "vazifeyi doğru düzgün yapmak" anlamına da gelir.
Adaletsizlik, menfi bir düşünce olmasına rağmen sadece düşmanca duygulardan kaynaklanmayabilir.
Kişi; birini ötekinden daha makbul tutuyorsa da bu, bilinçli veya bilinçsiz, onu adaletsiz karar almaya yöneltebilir.
Örneğin: Yüce Allah; Kur'an'da, Hz.Yusuf'a kardeşlerinin yaptığını, Hz.Yakub'un Yusuf'a olan ziyade alakası ile ilişkilendiriyor.
Bu sevgi, peygamberlerinden birini kuyu ve zindanlarda ömür tüketmeye sevk ederken, diğerinin yıllarca üzüntüyle gözlerine mâl olmuştur.
Üzerinde hiç bir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü, Arş-ı İlahi'nin gölgesinde ferahlayacak yedi sınıf insan rivayet olunur.
Bunlardan birincisi ise "adaletle davranan idareci"dir.
Yine üç sınıf cennet ehli rivayet olunur ki bunlardan ilki, yine "adaletle muamele eden kimselerdir" deniyor.
Adil, adaleti muhafaza edenlerden olalım vesselam.
Var olanı ait olduğu yere koymaktır. Kelime olarak adl kökünden gelir. Zıddı zulümdür.
Arapça "adl" kökünden gelen, kısaca "hak ve hukuka uygunluk" olarak tanımlanan, hemen hemen herkesin dilinde var olan fakat pratikte yeryüzünde bulunmayan, öteki dünyada kendisiyle tanışacağımızı umduğum kavram.
Dünya üzerinde varlığına inanmadığım kavram.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?