bir şiir bırak

cetinkrc
Aşka dair ne varsa dudaklarımda,
Issız ve sessiz…
Vuslat, prangalar vurmuşsa yüreğime
Lâl olmuşsa bedenim, sensiz…
Cebimde ıslanmış bir mektup…
Sana, yani aşka dair…
anti
Hoş Geldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.


lalikamer
Can Yücel- herşey sende gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın, 
Kanatların çırpındığı kadar hafif.. 
Kalbinin attığı kadar canlısın, 
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, 
Nefret ettiklerin kadar kötü.. 
Ne renk olursa olsun kaşın gözün, 
Karşındakinin gördüğüdür rengin.. 
Yaşadıklarını kâr sayma: 
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, 
Sevdiğin kadardır ömrün.. 
Gülebildiğin kadar mutlusun. 
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin 
Sakın bitti sanma her şeyi, 
Sevdiğin kadar sevileceksin. 
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer 
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. 
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; 
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. 
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, 
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. 
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, 
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. 
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın 
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. 
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. 
İşte budur hayat! 
İşte budur yaşamak, 
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın 
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün 
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun 
Çiçek sulandığı kadar güzeldir, 
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, 
Bebek ağladığı kadar bebektir. 
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, 
bunu da öğren, 
Sevdiğin kadar sevilirsin...
jean baptiste de la croix
-gomer-

Daha önce başkasını sevmiş olan biri,
Sevebilir miydi tekrardan beni?
Affetmek mümkün müydü?
Yoksa tek yaptığım tanrı'ya boyun eğmek miydi?

Düşündüm bunları,
Buğday tarlaları gibi uçsuz bucaksız,
Altından daha parlak,
Aamuktan daha yumuşak,
Sarı saçlarında gezdirirken elim,.

Yüzme bilmediğim için
Bakamıyorum gözlerine
Yardıma geliyor yine de
Aşkının gönderdiği gemi.
alagoz
kararsız bir hava
beklentiler içinde deniz
içimdeki bu boşluk,
senle benim arama giren rüzgar
yalnızlığıma ortak aç martılar
bir kaosun habercisi sessizlik
denetimsiz duygular içindeyim
yüreğimdeki devinim
sanki benim için
restore edilmiş bulutlar
kararsız bakışlar üzerimde
bir resmin ortasında anlamsız sevmeler
yalnızlığıma ortak martılar
sen ve ben
artık yalnızız
hatırlanacak bir anı kadar.....

nicksizolmazmi
Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.

Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmedigini bilsem de
Ben gene sana vurgunum

Dağları aşınca başım,
Geri kaldı her yoldaşım,
Gel sevgilim, gel kardaşım,
Ben gene sana vurgunum

Gönlüm seninkine yardı,
Aynı şeyleri duyardı
Ayaklarımız uyardı
Ben gene sana vurgunum
Sabahattin Ali


epsilon

SEVİ ŞİİRİ
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni.
Ümit Yaşar OĞUZCAN

lalikamer
"Seni Seviyordum"
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi.
İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri?
SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...
Güldüğü zaman yukarıya bakardı;
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...
Ne güzeldiler sen bilmiyordun,
BEN SENİ SEVİYORDUM...
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu, çoğalarak.
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum her şeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun.
Kalp ağrısı oluyordun,
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk...
Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...
Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun...
Sevinçlerim oluyordun ara sıra sen hiç bilmiyordun.
sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra.
Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları
Derken bir gün uzaktan gördüm seni...
Saçların bana inat başın her şeye meydan okuyarak işte yine aynı
Kalbimi acıttı her zamanki gibi...
Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun
Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir ya da boşver bilme en iyisi...
İclal Aydın
alagoz
VUR BABA
Yagacak kar
kafaya kafaya
Gelince fatura
Cepte yok para
Nerde vizyonun
Hani karizma
Sonunda işi
Bağladın paraya
Sildin sıfırı
Nerde milyonun
Temelsiz kasetle
Döndün tekrar başa
Ha başa hakafaya
Yağar kar lapalapa
Cepte yok yine lira.
gazelle
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

.Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
erbakanin adami

Bizim Yaşadığımız
İbrahim Sadri
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermedeyiz
yani her insan gibi sevmekteyiz, sevilecek şeyleri
bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarlarında oğullarını bekleyen analarıkalbim ağrıyorsa da kardeşim
gönlüm bulanıyorsa
tedirginsem kuşkuluysam
kalın kitapların yazdığına bakarsan
acaip suçluysam
havada ihanetdışarıda sıcak
duvarda yazılar
kalbimizde acılar varsa da
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşimmektubun geldi bugün haziran
kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından
haberin geldi
haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta
çok bakarsın yağmur yağanda
ıslak ve buğulu camların ardından bilirim
bilirim, acı
nasıl oturur adam yüreğine
ne var yani işte
iyiyim diyorum ya
inan olsun iyiyim anne
insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe
bak üzülme
yazıyorum bir daha
nolur üzülme
üzülmüyor analar
oğulları üzülmüyorum dedikçebizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermedeyiz
yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri
bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları
kisiselbakim
Vuslat-a dair umut terk eyleyeli gönlümü, arş-ı alem olmuş ey yar, haberin var mıdır ?
Bilir misin ki sen, aşk nedir ?
Yaşamışmısındır ki, öylesine derinden ve yürekten.
Vermişmisindir ki bana yüreğini, istersin benden yüreğimi.
aaa benim aşk, eee benim sevgi nedir bilmez taş kalpli yarim.

Söyle sevdin mi beni ? seni sevdiğim gibi.
Ferhat gibi dağları delmek, mecnun gibi yıllarca çöllerde gezmek.
Uğruna şu canımı terk eylemek için an düşünmeyeceğimi.
Benim aşk-ı derydan çoook uzakta taş kalpli yarim...
harryninasasi
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
taethorden
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
ser efraz
Lokman Hekimin Sev Dediği
bu yürek seni seveceğini biliyordu herhalde
bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
bire bin veren buğday
elmadaki mayhosluk
hukuku beşer
cincinli hamam
çizmeli kedi
sanki elleriyle komuşlar gibi
ikimizden bir ismar

seni sevmemiş olsam sözlerim yarı yarıya
gözlerim yarım
ellerim çolak hüseyin eli
seni sevmesem nefes almayı beceremem ki
bugün günlerden ne
cumartesi
seni sevdiğim için cumartesi elbet
seni sevdiğim icin bak temmuz ayındayız
ayse onbası pir sultan abdal büsbütün sevdalıyım sana
bu gemiler nereye gidiyor seni sevdiğim için
seni sevdiğimden suyun akası geliyor
bacaların tütesi
nurhayat'ın halleri seni sevdiğim için güzel
ibrahim'in dilleri
insan seni sevince tutsaklığa kızar tabii
savaşın adı geçse cinfirit olur
ereğli'nin kömürünü düşünür ne kömür o be
raman'ı düşünür çukurova'yı düşünür
seni sevdiği icin haliç'te bir uğultu
marmara'da bir deniz
ısparta bahçesinde güller seni sevdiğim için konçalanır
seni sevdiğim için kilim dokurlar avşar'da
yarın sabahlar seni sevdiğim için icat edildi
penisilin halk şiiri canlı sinema

mahpushaneler yedi düven harbi ispanyol nezlesi
sultan hamid don civani
ne bilsinler seni sevdiğimi
başaklanmayan yulafa söylemeli
cilk yumurtaya
paslı demire
kulağını bükmeli kurtlu kirazın
hoşnut değillerse bu gidişattan
akıl etsinler seni sevdiğimi

yeşille turuncunun kafa barıştırması bu sevdadan ötürü
tepemizdeki o göçmez tavan
sulardaki yakamoz ortancadaki pembe
ben seni sevdim diye

bingöl vilayetinde kamyondan inince
tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
siz nerenin bulutlarısınız böyle
biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
bir yıldızlı akşamı varsa ankara'nın
1953 kışları içinde karnı tok sırtı pekse hısım akrabanın
konu-komşu dirlik düzenlik içindeyse
birbirimizi daha cok sevelim diye

insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor şair oluyor mesala
meyhaneden cayıyor bir aksam üzeri
çaysın be güzel
çaysın be iyi
tütünü bırakıyor tütün neyime zarar
keseme zarar ciğerlerime zarar sevdama zarar
seni sevince adamın pabuçları eskimiyor
beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani sen
sacları zencefilli
erkencecik evine dönmek istiyor canı
zembilinde karpuzlar hürriyetler duvaklar
annesinin elini öpüyor ilkten
yeğenine çukulata almış onu veriyor
bakıyorsun "güzin karanfil çiceğini sever ya"
güzin'e bir demet kırmızısından almış
sırf seni sevdiği için ya başka neden

hep seni düşün
hep seni yaşat
hep seni yıka
seni doyur üç öğün
seni bir kanım uyut sonra uyandır
lokman hekim seni sev diyor bana

seni sevmeseydim ilkbaharı kodunsa bul gayri
istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
umut diye bir şey yoktu ki seni sevmeseydim
hak hukuk bereket diye
eşitlik kardeşlik hürriyet diye

yüreğime sağlık ne iyi ettim
(bkz:Metin Eroğlu)
bewater
ey, benim iyimser hallerim
çabuk aldanışlarım,
hep inanışlarım,
alttan alışlarım,
hatayı hep kendimde buluşlarım
değmeyecekleri kafama takışlarım,
yoktan yere akıp giden gözyaşlarım,
hepinize elveda...
artık ben kimsenin,
hiç kimsesi olmayacağım...

...nazım hikmet

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol