insanın ölümü

harryninasasi
Ne denirse densin bedenin ölümü, ruhun ölümünden daha kötüdür.
Beden öldüğü zaman hiçbir şansı kalmaz.
Bakarsın, bakarsın, bakarsın...
Yitip gitmiş boş bedene bakarsın,
Ardından kalanlara bakarsın.
Delireceğini düşünürsün ama delirmezsin.
Diğer şekilde, ruhsuz gibi görünen bir beden hayata döndürülebilir.
Sevgi ve umut ile başarılabilir.
Oysa ölü bir beden, ne kadar sevilirse sevilsin geri dönmez.
"yaşam olduğu sürece umut vardır. "
karambol
Bir insan bir dünya demektir.
Dünyanın, evrenin ya da bir başka nesnenin varlığı onu algılayabilmenizle sınırlıdır.
Bu algılama fiziksel ve ruhen olur.
Bundandır ki bir insan bir dünyadır.
Bir insan ölünce bir dünya batar...
birfakir
"Hayat, bir uykudur. Ölünce uyanır insan. Sen, erken davran, ölmeden uyan" der Mevlana. Kalbin ölümü bedenin ölümünden kötüdür. Çünkü kalp ölünce azap devam eder. Ancak kalp temizlenirse, bedenin ölümü lütuf haline gelir.
"Her nefis ölümü tadacaktır..." Ankebut 57. O zaman ölüm ziyaret edilip, hayata devam edilen bir istasyon olsa gerek.
nushirevan
Ölmeden önce gerçekleştiyse ne mutludur insana!

İnsanın yaradılışı hayatta kalmak üzerine kurgulanmıştır. En küçük hücrenden başlayan bu amaç, bedenin daha uzun süre hayatta kalması için her an mücadele eder. Kafanda canlanan organ nakli, cilt gençleştirici kremler, botokslar, gerdirme ameliyatlarından bahsetmiyorum. Hani o yere düştüğünde kanayan dizinin, bir süre sonra kanamasının durmasından bahsediyorum. Yara zarar görmesin diye üzerinin sert bir kabukla bağlanması ve iyileşene dek bu korumanın ortadan kalkmamasını diyorum.

Hayatta kalmaya odaklı beyin; öyle ustaca programlanmıştır ki, çok üzüldüğünüz, etkisinden zorlukla kurtulduğunuz olaylar silsilesini hafızanızın geri dönüşüm kutusuna atarak, çokça hatırlamamanızı ve yaşama yönelik faaliyetlerinize engel olmamasını sağlar. Örneğin çok mutlu olduğunuz anların detayları, çok üzüldüğünüz bir olaydakinden çok daha net piksellere sahiptir. Bu optimist işletim sistemi bir anlamda beynin de otonom antivirüs yazılımıdır. Çıkar amaçlı ahlaki çöküntülerimiz de, yataktan düşmek üzereyken seni uyandıran dürtü de aynı "hayatta kal" sisteminin birer doğal sonucudur.

Bir meyve ağacı bile, yeşerip meyvesini verir. Meyveyi insan yese de yemese de bir zaman sonra çekirdeği yere düşüp yeni bir meyve ağacı olmaya adaydır.

Peki alemdeki her nesne; hayatta kalmak üzerine programlanmışken, neden "ölmeden ölünüz" denilmiştir?

Mevlana şöyle anlatır:

Vaktiyle bir tüccarın, konuşkan bir papağanı vardır. Kafesteki papağanı gören herkes onun kabiliyeti karşısında hayran kalır. Tüccar durumdan hoşnuttur ama papağan kafeste mahkum olmanın sancılarını da çekmektedir.

Günlerden bir gün, tüccar Hindistan'a yolu düşecektir. Hal lisanı ile kafesteki papağanına bir isteği olup olmayacağını sorar. Papağan derin bir "Aaah.." çeker ve söylenir:

- Hindistana gidince o hür papağanlara de ki "eey hür papağanlar! Bu zavallı mahkum bir tuzağa düştü de ömür boyu hapse düştü. Siz güneşin doğuşunu, seher yelini kanatlarınızın altında hissederken ben burada parmaklıkların ardında çürümeye mahkumum. Bu Allah'tan reva mıdır? Sizlere selam ederim ve bir çare isterim. Bana rehberlik ediniz ki bu zilletten kurtulayım"

Tüccar papağanın haline üzülür ama onu serbest bırakmayı da kabul etmez. Papağanın selamını ileterek vicdanını hafifletmeyi amaçlar.

Nitekim Hindistana gidince, yine aynı hal ile ağaç dallarına konmuş rengarenk papağanlara, kafesteki papağanının acı feryadını iletir. Hikaye bu ya, bunu dinleyen papağanlardan biri o kadar üzülür ki, titrer ve yere düşer. Tüccar bir papağanın ölümüne sebebiyet vermenin korkusuyla hızla evine döner. Kafesteki papağana selamını ilettiğini ve bir papağanın dinlediklerine dayanamayıp, titreyip can verdiğini söyler. Bunu dinleyen kafesteki papağan, titrer ve hareketsiz bir şekilde kafesin dibine düşer..

Tüccar ne büyük bir günaha girdiğini düşünür. İki canlının istemeyerek de olsa ölümüne sebep olmuştur. Vicdan azabıyla kafesteki kuşunu gömmek üzere çukurun yanına koyar. Bir anda canlanan kuş, kanatlarını çırpıp havalanır.

Tüccar kuşuna dönüp:

-Ey benim yoldaşım, ey güzel kuşum. Sen hindistandaki papağandan ne telakki ettin ki bana bu oyunu oynadın? Allah aşkına söyle! der..

Papağan eski sahibine dönüp şöyle der:

- Haberini getirdiğin hind papağanı bana çare oldu. Sessizliği ile bana rehber oldu. Demiş oldu ki "seni kafese koyan dilin! Aklını başına topla, sen de benim gibi öl!" dedi.. Ben de onu yaptım, der.

Hz.Mevlana, papağanın diliyle tüccar'ın nezdinde hepimize nasihat eder:

-Ey efendi! Ben esirlikten ölmeden önce ölerek kurtuldum; şimdi asıl geldiğim yere, vatanıma dönüyorum. Sen de benim gibi yaparsan, ten kafesinden selametle kurtulur, hürriyete kavuşarak asli vatanına, yani baban Hazret-i Adem'in geldiği yer olan cennete dönersin!.. Bu çamur bedenden sıyrılıp ulviyete kavuşursun; çok yücelirsin!..”
ola
Ülkemizde kişinin doğumundan 27503 gün sonra gerçekleşmesi beklenen olaydır. Ortalama 1 milyar kalp atımı ömrü olan bir canlının sonudur.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol