tasavvuf kültüründe hz.ebubekir'den sonra gelen zat. İran asıllı mıdır? Kürt asıllı mıdır? aslında çok net değil.
Tasavvufta çok kıymetli, islam tarihinde çok kıymetli bir insandır. Hz. Ali'nin can dostudur.
Günümüz türkiye alevileri açısından da çok kıymetlidir. Türkiye coğrafyasında sözlü sanatın pirleri olan alevilerin ezgilerinde rahatlıkla görebileceğiniz bir sahabedir.
O ezgilerden bir tanesini şuraya bırakayım.
https://www.dailymotion.com/video/x5t7wkv?playlist=x4yq4q
selman ı farisi
"Resul eliyle âzâd” o sahabî sultanı
Anlatmadan geçemem size ondan bir anı
Adaletin cihanı ışıttığı bir günde
Diz çökerdi Kisralar kölelerin önünde
Acımasız ateşe tapar yanar yürekler
Çatlardı saraylarda gurur yüklü direkler
Ayakların zemine ulaştığı bir yerde
Kurtuluş muştulanan o kutlu seherlerde
Çınladı ezanlarla aydınlanan şafaklar
Ilgıt ılgıt şenlendi çarşı, pazar, sokaklar
Melce buldu yetimler Halife-i Cihân'da
Karar kıldı adâlet ateşperet İran'da
İşte günlerden bir gün o Selman-i Farisi,
Ömer emriyle oldu Medayin'in valisi
Vali iken o sultan, halka huzur saçardı
Bir garip mütevazı insan gibi yaşardı
Oldu sevgi bayrağı, sonsuz şefkatin eri
Görmedi böyle vali Medayin çoktan beri
Bir haksızlık olmasın diye dikkat nazarı
Günboyu dolaşırdı gezer çarşı pazarı
Adamın biri bir gün almış biraz zahire
Hamal bulup taşıtmak maksadı ki, habire
Sağa sola bakarak bir hamal aramakta
Bakar ki dikiliyor bir adam ortalıkta
"Bakar mısın a canım, şu yüke dalmaz mısın?
Eve kadar götürüp paranı almaz mısın?"
Dedi baktı yüzüne sevgi denizi sandı
Gönlünde anlaşılmaz bir garip ateş yandı
"Nedir bu halim?" deyip daldı biraz hüzüne
Ansazın bakakaldı o hamalın yüzüne!
Ağır yükün altında kesik kesik nefesler
Yürekten kopup gelen zikre benzeyen sesler
Ne görsün adamcağız? "Bu Selman-ı Farisi!"
Yük taşıyan hamalmış, meğer şehrin valisi!
Beyninden vurulmuşa döndü çuval sahibi
Yalvarıp durdu nâçar "aman sultanım!" dedi
"Fark etmedim zatını binlerce özür sana!
Bağışlayın sultanım, yükümü verin bana!"
“Israr etme kardeşim” dedi sahabi Selman
“Bir vali ki devlettir, devlet de her derde derman.”
"Göster bana evini bırakayım kapına
Bir taş da ben koyayım senin hayat yapına"
"Hem vazife bilip de sırtlandığım bir yükü
Hedefine vardırır, bırakırım ben çünkü"
Yalvarsa da çaresiz, Selman vermez çuvalı
Adam mahçup, perişan, yüreğinden yaralı.
Varıp Selman kapıya yükü koyunca yere
Adamcağız davrandı cebinden ücret vere
Zenginliğin verdiği nefsanî taşkınlıktı
Para vermesi onun, temelli şaşkınlıktı
Selman dedi: "Ey kişi! Var ekmeğim ve aşım,
Ben ücreti neylerim, bana yeter maaşım"
Anlatmadan geçemem size ondan bir anı
Adaletin cihanı ışıttığı bir günde
Diz çökerdi Kisralar kölelerin önünde
Acımasız ateşe tapar yanar yürekler
Çatlardı saraylarda gurur yüklü direkler
Ayakların zemine ulaştığı bir yerde
Kurtuluş muştulanan o kutlu seherlerde
Çınladı ezanlarla aydınlanan şafaklar
Ilgıt ılgıt şenlendi çarşı, pazar, sokaklar
Melce buldu yetimler Halife-i Cihân'da
Karar kıldı adâlet ateşperet İran'da
İşte günlerden bir gün o Selman-i Farisi,
Ömer emriyle oldu Medayin'in valisi
Vali iken o sultan, halka huzur saçardı
Bir garip mütevazı insan gibi yaşardı
Oldu sevgi bayrağı, sonsuz şefkatin eri
Görmedi böyle vali Medayin çoktan beri
Bir haksızlık olmasın diye dikkat nazarı
Günboyu dolaşırdı gezer çarşı pazarı
Adamın biri bir gün almış biraz zahire
Hamal bulup taşıtmak maksadı ki, habire
Sağa sola bakarak bir hamal aramakta
Bakar ki dikiliyor bir adam ortalıkta
"Bakar mısın a canım, şu yüke dalmaz mısın?
Eve kadar götürüp paranı almaz mısın?"
Dedi baktı yüzüne sevgi denizi sandı
Gönlünde anlaşılmaz bir garip ateş yandı
"Nedir bu halim?" deyip daldı biraz hüzüne
Ansazın bakakaldı o hamalın yüzüne!
Ağır yükün altında kesik kesik nefesler
Yürekten kopup gelen zikre benzeyen sesler
Ne görsün adamcağız? "Bu Selman-ı Farisi!"
Yük taşıyan hamalmış, meğer şehrin valisi!
Beyninden vurulmuşa döndü çuval sahibi
Yalvarıp durdu nâçar "aman sultanım!" dedi
"Fark etmedim zatını binlerce özür sana!
Bağışlayın sultanım, yükümü verin bana!"
“Israr etme kardeşim” dedi sahabi Selman
“Bir vali ki devlettir, devlet de her derde derman.”
"Göster bana evini bırakayım kapına
Bir taş da ben koyayım senin hayat yapına"
"Hem vazife bilip de sırtlandığım bir yükü
Hedefine vardırır, bırakırım ben çünkü"
Yalvarsa da çaresiz, Selman vermez çuvalı
Adam mahçup, perişan, yüreğinden yaralı.
Varıp Selman kapıya yükü koyunca yere
Adamcağız davrandı cebinden ücret vere
Zenginliğin verdiği nefsanî taşkınlıktı
Para vermesi onun, temelli şaşkınlıktı
Selman dedi: "Ey kişi! Var ekmeğim ve aşım,
Ben ücreti neylerim, bana yeter maaşım"
Hendek savaşında hendek kazmayı öneren sahabidir. Peygamber efendimiz kendisine "Selman-ül Hayr"
"Hayırlı Selman" sıfatını vermiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?