laiklik

kaptan jack sparrow
Burdaki bazı tanımlarda sorun görüyorum ama çarşıyı pazarı da karıştırmamak lazım ben şöyle yazim kısa olsun:
Teknik olarak tüm dinler devrimdir, demodeleşebilirler, beşer olmadığına inanlara saygı duyuyorum fakat onlardan da diğer insanların fikirlerine saygı duymalarını bekliyorum. Kadın hakları, sosyal politikalar vs vs bunlar laiklikle geldi. Ayrıca tengriden gelen tanrı kelimesi öztürkçedir laikliğe değil milliyetçiliğe sataşmanız gerekir.
@1 laik miyiz? Asla, hiç olamadık, belki bir gün oluruz.
taethorden


Laiklik terimi, cismi ve bilimsel olan ile soyut ve dinsel olanın birbirine karıştırılmamasını ifade etmektedir. Laiklik, Türk yazınında, din ve devlet işlerinin ayrı tutulması ve bilhassa devlet işlerinin, toplum idari yapısının ve hukukun, dinsel hüküm ve yargılardan tümüyle bağımsız biçimde akıl ve bilime dayandırılması olarak anlam kazandı.
Karşıtları din adına devlete etki etme ve bu şekilde devleti ve toplumu idare etme amacını taşırlarken, Laik Yaşam Biçimi' ni tercih edenler kişisel ve vicdani kanaatlerini devlete mal etme ve bunların aracılığı ile devleti veya toplumu idare etme çabası içinde bulunmazlar. Laiklik, bir devlet ve toplum yönetimi biçimi olduğundan varlığı veya yokluğu kişilerin yaşam biçimine doğrudan tesir eder. Bu öneminden dolayı Laiklik, T.C. Anayasasının değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri arasında sayılmıştır.
Türkiye'de laikliğin başlangıcı Tanzimat Dönemi' ne kadar uzanır. 18. yüzyılda başlayan yenileşme hareketleriyle birlikte toplumsal yaşayışın ve devlet düzeninin işleyişinde ikili bir durum ortaya çıkmıştır
Bazı ulema III. Selim'e: “Askere setre pantolon giydirip imanına halel getiren, önlerine muallim diye Frenkleri düşüren padişaha Allah tevfikatını çok görür” diye söylenmiş, bu dönemde başlayan ve ileride de sürecek olan ıslahat çabalarında muhalif ve çeşitli isyanların kışkırtıcısı olmuşlardır.
II. Mahmut, ulemaya yalnız din işleriyle uğraşmalarını, hükümet işlerinin yalnız padişahın mutlak yetkesine ait bir alanda olduğunu eylemleriyle belirtmiştir. Örneğin, düşünülen vergiler, medrese softalarının askere alınması, din kurumunun izni alınmadan haciz ve müsaderelere girişilmesi, vakıf işlerini ele alması, Frenk âdetlerine karşı aşırı ilgi göstermesi gibi konularda Şeyh'ül İslam'ın verdiği bir muhtırayı yırtarak bu gibi işlerin yalnız hükümdar yetkilerine ait olduğunu belirtmiştir.
Bu dönemde maarif, fen ve nafia (Yararlı İşler / Bayındırlık) gibi yeni kavramların yenileşme hareketinin ilk önemli göstergelerinden olarak kullanım alanına dahil olmaya başladıkları görüldü. Fen ve bunun çoğulu olan fünun kelimeleri ortaya çıkarıldı ve kullanıldı.
İlk bu dönemde kullanılmaya başlanan eğitim, bilgi, bilim alanları ile ilgili bulunan bu sözcükler ilgili bulundukları alanlardaki gelişme ihtiyacının bir göstergesi oldukları gibi Tanzimat Dönemi yazınına da miras olarak kalmış oldu.
Bu dönemde ilim kelimesi bugünkü anlamı ile fen bilimlerini değil Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyas sıralamasını oluşturan fıkıh vasıtası ile ortaya çıkarılan bir din bilgisi ve dinsel hukuk alanını ifade etmekte idi. Bu nedenle dinsel bir hukuk olan şeriat, kendisini devlet yönetimi üzerinde söz sahibi olmaktan öte bir idare hukuku biçiminde tanıtmaktadır
II. Mahmut döneminde, devlet ve din işleri ayrılmaya çalışılırken yeni ve bilimsel bilgi ağırlıklı eğitim veren okullar açılmış olmakla birlikte eğitimde ilköğrenim vakıflara bağlı medreseler elinde bırakıldığından köklü bir değişim olmamıştır.
İlk örnekleri 1839 yılında açılan Rüşdiye (Orta) Mekteplerine ek olarak 1840'da Adli Maarif Okulu açıldı. Bu okul iki bölüme ayrılarak birincisi Maarif-i Adliye, ikincisi edebi bilimler ile ilgili eğitim vermek üzere Maarif-i Edebiyye Mektebi adını aldı. Bu okullar ve diğer rüştiye mektepleri bu dönemde adından çokça bahsedilen fen, sanayi, nafia, maarif alanlarında uzmanlaşmaya yönelik değil, ortaeğitim üzerinden memur yetiştirme amacına hizmet ettiler. Rüşdiye Mekteplerinden mezun olmak memur olmak için getirilen koşullardan oldu. Bu dönemde açılan okullardan en çok mülkiye ve hariciye memurları yetiştirildi.
Eğitimin çağdaşlaştırılması çabalarının ürünü olarak ortaya çıkan öğretmen yetiştirme ihtiyacına cevap vermek üzere 1848'de Darül Muallemin Mektebi ve kız öğretmen yetiştirmek üzere 1870'te Darül Muallemat adı ile öğretmen okulları kuruldu. Bu zamana kadar kızların mahalle mektebinde sadece dinsel nitelikli eğitim almaları biçiminde sürdürülen geleneksel uygulamaya son verilmiş oldu. Tıbbiye adını alan Tıp Okulu ilk mezunlarını 1843 yılında verdi.
1869'da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesinin 79 ve 129. Maddelerine göre İstanbul'da çağdaş anlamda teşkil edilecek ilk üniversitenin kurulması ve bu üniversitenin Edebiyat, Hukuk ve Fen Fakültelerini barındırması kararlaştırıldı. 20 Şubat 1870'te Darülfünun adı ile açılışı yapılan üniversitenin açılışında konuşan Safvet Efendi, ülkenin geri kalmış olmasını ilk iki yüzyılı içinde bilim ve fen alanlarına gösterilen ilgi, saygı ve teşvikin sonraları devam etmemiş olmasına bağlayarak Darül Fünun' un işte bu eksikliği kapatacak nitelikte olacağını belirtti. Başvurular arasından tespit edilen 450 öğrencinin çoğunluğunu medrese çıkışlı talebeler oluşturmuştur.

hukuki
Laiklik (laisizm) devlet ve din işlerinin karışmaması olarak tarif edilse de çok yetersiz bir tanımdır. Laiklik özetle ve kısaca hür düşünce demektir. Nereden çıkmıştı? Özetle anlatıyorum mazur görün. Ortaçağ avrupasında din adamları (papazlar, rahipler vs) yönetimi ellerine geçirmişler, halkı dinin emri, tanrının emri diyerek soyup, soğana çevirmişler ve yandaş bir burjuvazi topluluğu haline gelmişlerdir. Siyasetlerini dini kullanarak yaptıklarından, uymayan halkı engizisyon mahkemelerinde yargılamışlar, idam ve afaroz gibi cezalarla halkın canına okumuşlardır. Dinin kullanılarak zavallı hale geldiğini anlayan Fransız halkı önce bastil cezaevinde ayaklanma çıkarmıştır. Bu 1789 fransız devrimini başlangıcı olmuş, ardından gelen Rönesans ile medeniyeti yakalamışlardır.
Sonuç: Laiklik; din özgürlüğü yani vicdan özgürlüğüdür. Allah ile kul arasına aracı sokulmaması demektir ki Kuranı Kerim'de çok yerde ve özellikle Fatiha ve Bakara surelerinde dahi sadece Allah'a kulluk edileceği yazdığından dinimize de aykırı bir kavram değildir.
1
nurse nurse
Katılmıyorum.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol